13 Ekim 2014 Pazartesi

Tecavüzün Kavramsal Varlığının Kabulüne ve Bu Kabul Üzerinden Kurgulanan İtiraza Provokatif Bir Eleştiri

"Nasıl oluyor da 'tecavüz' ortaya çıkabiliyor?" minvalinde sorular son yıllarda daha sıklıkla aklımı kurcalıyor. İlk tecavüz ne zaman, nasıl, ne şekilde vuku bulmuş ve bu durum nasıl, kim tarafından kavramsallaştırılmıştır? Yazılı kaynaklarda tecavüzün bir 'sorunsal' olarak ortaya ilk olarak nerede rastlarız? İnsan dışı(veya dış-insan) olduğu varsayılan canlılarda da görülür mü? Eğer görülüyorsa, görüldüğünü; görülmüyorsa, görülmediğini bilebilir miyiz? Zira, insan dışı canlılarda gördüğümüz ilişki biçimlerini, insana, yani kendimize göre bir ahlaki paradigmayla, biçimsele dair bilgiyle algılayıp kavramaz mıyız? İnsan dışı 'türlerin' ilişkilerinin insani bir yorumu, insan dışı türlere dair bilgiyi bize, yani insana, nasıl verebilir? Son iki soruyu sormadığımızı ve insan dışı türlere dair toplumsal normal ve ahlaki bilgiye ulaşabileceğimizi farzetsek dahi, bu bilginin, insanın cinsellik edimlerinin norma/ahlaka içkinleşen toplumsal kurgulanışına bir etkisi olacak mıdır veya olmalı mıdır? Yani, insan dışı türlerin cinselliği yaşama biçimleri veya doğal cinsel edimleri, insanın, doğal-cinselliği anlaması ve bunu ortaya koyması için örnek teşkil eder mi? İnsan dışı türlerde seksüel tutumundan/tavrından dolayı dışlanan, cezalandırılan topluluk üyeleri var mıdır? Varsa, bunu nasıl anlayabiliriz?

Bu ve buna benzer sorulardan sonra direkt olarak bir cevaplar arayışına girişmek yerine, tecavüzün kavramsallaşmasının ve bu kavramsallaşmış olana dayalı tavrın yaratabileceği sorunlara değinmekte fayda var. Tecavüz, yıllar boyunca, kadının nesnesi, erkeğin öznesi olduğu bir ilişki biçimini tarif etmeye ve bu tarz bir ilişki biçimini akla getirmeye meyilli bir hale, yine ataerkil toplumda, geldi/getirildi. Tecavüzün bu ataerkil kavramsal kurgusu, kadının cinsel öz-savunusunun, kadın için gerekli olduğunu, cinselliğin kadın için, sürekli kendisini dar bir cinselliğin mümkün olabileceği alan içerisinde savunmak durumunda kalacağı bir çatışmalar dizisi olduğunu da içinde barındırır. Zira, ataerkil toplum, tecavüzü erkekçe bir bakışla tanımlayıp, tecavüzü erkekçe de dışlarken(veya dışlar gibi yaparken), bir yandan da kadının cinselliği arzulayacağı insanların kimler olacağını kurgulama işini sürdürür. Erkek her sınıftan, her tipten, her statüden bireylerle her yerde ve her zaman cinselliği arzulayabilir ve "erkek statüsü"nden bir şey kaybetmezken, kadın, belirli statü, sınıf, tip, yaş, mekan, zaman opsiyonlarının içerisinde bırakılarak arzu duymaya, beğenisini oluşturmaya zorlanır. Güdülenmiş beğeninin dışarısında kalan tüm cinsellik girişimleri, artık, tecavüzün konusu haline gelmiştir. Tecavüzcü, bu noktadan sonra, kadının dar cinsellik skalasının devamlılığı uğruna kendi cinsi tarafından cezalandırılır. Erkeğin kendi iktidar ilişkilerindeki(ve doğal olarak sürekli devam eden gerilimdeki) hakim pozisyonunu korumak için giriştiği kendi cinsinden olanı cezalandırma girişiminde görece hevesliliği, erkek için faydalı ve kolayca anlaşılır olduğu gibi, kadının bu kavramsallaştırmaya ve bu kavramsallaştırılmışa dayalı reaksiyonda konum edinmeye ortaklığı anlaşılır olduğu gibi çelişkilidir de. Anlaşılırdır; zira, kadın, tavrını ataerkil görünümlerden ödünç almıştır; çelişkilidir; zira, kadının özgürlüğünün veya özneliğinin korunması için bu ortaklaşmaya girişildiği varsayılır. Yani, tecavüzü var eden, tecavüze itirazı da ortaya çıkarandır ve bu itiraz, tecavüze konu olmak durumunda bırakılanlarca da benimsenir. Tecavüze yöneltilen itirazda birleşmek ve tecavüze karşı önlemler almak (eğitimin toplumsal yaygınlığı, güvenlik önlemlerinin arttırılması, meta fetişizmine yol açan üretim ilişkilerinin bertaraf edilmesi gibi) bilinen anlamıyla tecavüz vakalarını azaltabilir ve hatta tamamen ortadan dahi kaldırabilir. Ancak toplumsal hayatın pek çok noktasında farklı biçimlerle kendisini ortaya çıkarmaya devam eder.

Söylediklerim; "cinselliğin yaygınlaşmasıyla tecavüz azalır", "tecavüzü ortaya çıkaran cinsel kısıtlamalar veya cinsel kutsallaştırılmışlıklardır" anlamına, tabii ki, gelmemektedir ya da bu anlamda anlaşılmamalıdır. Sorun, cinselliğin kısıtlanması değil, yaygınlaştırılmış cinselliğin yöntemlerinin, biçiminin ortaya konulmasından kaynaklanan gerilimlerden kaynaklanır gibi görünür. Yine de tecavüzün ortaya çıkışıyla veya bunun nasıl engellenebileceğiyle değil; tecavüzün kavramsal varlığının ve bu varlığa yaslanarak yöneltilecek/üretilecek itirazın çıkaracağı/destekleyeceği sorunlarla ilgileniyor olduğumun hatırda tutulması, metnin söylediği az sayıda şeyin görece anlaşılması için önemli olduğunu söylemek isterim.

Tanımlanmış tecavüzün vuku bulması için gerekli iki temel unsur var diyebiliriz; "arzulanan nesne" ve "arzulayan özne". "Arzulanan nesne"; "arzulayan özneyi arzulayan özneye" de dönüşerek, "arzulayan özneyi" de aynı zamanda "arzulanan nesne" biçimine dönüştürür ve bu dönüşümler, genellikle, ortaya "sevişme" diye tabir ettiğimiz ilişkiyi çıkarır. Bu durumda sevişmek yerine tecavüzün ortaya çıkışı, arzulananın arzulamış olana karşı bir arzusunun ortaya çıkmamış olmasıyla tarif edilebilir; yaşanan ilişkide bireyler nesneliği ve özneliği ortaklaşarak paylaşmaz, birey özneliği tekeline alır ve diğerlerini nesneliğe mahkum eder. Bu tarife göre soracak olursak; "arzulanan, neden arzulanır ve arzulanmış olan, neden arzulamaz?" Arzunun ne zaman, nerede, kime karşı yöneleceği neye göre ortaya çıkar?

Bu noktada Marx'ın komünist topluluğundan veya çeşitli anarşist, otonomist topluluklarından bir nebze de olsa faydalanma ihitiyacı hissediyorum. Bu topluluk biçimleri ekseriyetle sınıfsız bir yaşamı ön-görür. Toplumsal güdülemeler, toplumsal bireyler, normlar ortadan kalkmıştır. Hiçbir statü farkı ortaya çıkmaz. Çalışan, çalışmayandan; bilen, bilmeyenden daha üstün değildir ve daha farklı muamele görmez. Kimse, kimsenin gözüne daha güzel  ya da çirkin görünmez. Böyle bir toplulukta sekse dair arzular nasıl gelişir, kişi kiminle beraber olacağını nasıl belirler? Güzel-çirkin, zayıf-güçlü, zengin-fakir, saygın-alçak ayrımının olmadığı yerde, bireylerin yabancılaşmadığı, metalaşma süreçlerinin dışarısında kaldığı bir anda bireyin bireyi seçmesi nasıl mümkün olabilir?

Bu tip topluluklarda kıyafet tercihi söz konusu olmaz gibi gelir bana; o an, o kıyafetin oradaki varlığı, o kıyafeti giymek için yeterli bir durum haline gelir. Bu durum insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde de görülür. Cinsellik, o an, orada var olduğu için, o an orada var olanla gerçekleşir. Bu durum bireye yönelen ya da bireyden türeyerek kurgulanan beğeniyi ve arzuyu ortadan kaldırarak ilişkiye yönelen bir hali ortaya koyduğundan tecavüzün de kendiliğinden ortadan kalktığı bir topluluk yaşamının ortaya çıkacağı düşünülür. Sevişmeler, daha önce bahsettiğim gibi, bireylerin özne ve nesneliği bir arada bölüştükleri bir eyleyiş olmaktan çıkıp, bireylerin sadece özne konumlarında bulunarak ortaya koyacakları ilişki biçimleri olarak görünürler. Beğenilen, arzulanan bireyler değil, ilişkilerin kendisidir artık.

Tecavüzün, bu şekilde, kendiliğinden ortadan kalkışı, tecavüze doğrudan itirazı içerisinde barındırmaz. Yapılan; ortaya konulan bireysel ve toplumsal biçimin, tecavüzü dışarıda bırakmış olmasıdır. Tecavüzün bu dışarıda kalmışlığı, tecavüze itirazın daha en başında, yani, bireysel yaşamların kişinin kendisi tarafından kurgulanabildiği anda akıllarda oluşan bir tecavüz itirazıyla olmasından kaynaklanıyor olduğu itirazı tam da burada akla gelebilir. Bunun haklılık payının olmadığını iddia etmek güç olacaktır. Ancak bireysel ve toplumsal biçimin ortaya çıkışında tecavüzün dışarıda bırakılması amaçlanmamış, tecavüz sadece, kendiliğinden, dışarıda kalacağı bir biçimle karşılaşmıştır. İtiraz yine de var olabilir, nitekim doğrudan bir itiraz görülmez, bireysel ve toplumsal biçim tecavüze göre tavır almaz.

Tecavüz de diğer pek çok ilişki gibi bir iktidar ilişkisinin görüngüsüdür. Bu odağı, odağı yaratanlarla odağı yaratanlar gibi hedef almak, odağın ve dolayısıyla da odağı yaratanların yararına olabilecek iki farklı durum ortaya çıkarabilir. Bunlardan birincisi iktidar odağına yönelen topyekun bir saldırının iktidar odağının güçlenmesine yol açabilecek olmasıdır. Bir diğeri de saldırının "yeni", ancak, mevcut odağa göre konumlanmış bir odağı ortaya çıkarabilecek olmasıdır. Yenildiği/yıkıldığı zannedilen odak sadece bir başka iktidar odağına evrilmiş veya bir başka iktidar odağını doğurmuştur. Daha önce de söylediğim gibi; "Tecavüz vakalarının azalması ve hatta tamamen ortadan kalkması, tecavüzü üreten ilişkilerin ortadan kalktığını bize anlatmaz. Tecavüz bilinen formuyla yaşayamacağı noktada tecavüzü üreten ilişki, ürettiği formda değişikliklere gitmeye zorlanır ve bu da tanımlanmış tecavüzden farklı bir formu üreterek tecavüzün varlığını sağlamaya/neden olmaya devam edebilir."

Tecavüzün kavramsal/tanımsal varlığının kabulü ve buna yönelerek edilen itiraz; tecavüzcünün edimlerinin olumlandığı zihniyetin içerisinde, sınırları dahilinde kalmak anlamına gelecektir. Bu sınırlar içerisinde kalarak, ancak, iktidar odağının güçlenmesine hizmet edilebilir. Bunun yerine bireyin kendi bireysel hayat kurgusunu ortaya koyması ve bu bireysel kurguyla hayatını gerçeklemesi veya en azından bunun için çalışması/çaba göstermesi, tecavüzün kendiliğinden ortadan kalkmış bulunacağı bir topluluk biçiminin ortaya çıkabilmesi adına önemli bir adım olabilecektir.