12 Haziran 2015 Cuma

Pablo Neruda'dan İki Şiir (Ayağın Masalı/Kötü Eğitimime Dair)

Ayağın Masalı

Çocuğun ayağı daha bilmiyor ayak olduğunu
bir kelebek olmak istiyor, bir elma.

Ama zamanla, taşlar, cam kırıkları,
sokaklar, merdivenler,
sert toprak yollar
öğretirler durmadan, uçamayacağını ayağa,
dalda yuvarlak bir meyva olamayacağını.
O zaman, yenilir
çocuğun ayağı, düşer
savaşta,
bir mahpustur artık
bir ayakkabıda yaşamaya mahkum.

Tıpış tıpış karanlıkta
öğrenir dünyayı kendi yolunda,
bilmeden öbür ayağı, kapanmış,
keşfederek yaşamı kör bir adam gibi,

Kuvarstan o yumuşak
tırnaklar, o hevenk,
sertleşir, donuk maddeler
olurlar, boynuz kadar katı,
ve minicik taçyaprakları çocuğun,
yassılıp biçimsizleşir,
gözsüz sürüngenlere benzerler,
üçgen başlarına solucanların.
Nasır bağlarlar sonra,
ve örtülürler
minik yanardağlarıyla ölümün,
kabullenmesi zor sertlikler.
Ama yürür o kör şey
ertelemeden, durmadan
saatlerce,
ayak ayak,
bir erkeğin,
derken bir kadının,
bir aşağı,
bir yukarı,
kırlar, madenler boyunca
çarşılar, bakanlıklar,
geriye,
dışarıya, içeriye,
ileriye,
çalışır ayak kunduranın içinde,
çok az vakti olur
aşkta ya da uykuda çıplak kalmaya,
yürür, yürürler,
adam durmak isteyinceye kadar.


Derken iner
yerin altına, bilinçsiz,
çünkü her şey, her şey karanlıktır orda,
hiç bilmez artık ayak olmadığını,
gömdüklerini onu uçabilsin diye
olsun diye
bir elma.

s.61-62

Kötü Eğitimime Dair

Hangisi ki hangisi, hangisi nasıl?
kim biliyor ne yaptığını?

Nasıl doğal balıklar!
Hiç yersiz davranmıyorlar.
Konuk gibiler denizde,
her zaman kusursuz giyiniyorlar,
bir tek pulları bile eksik değil,
su takmış madalyalarını.

Ama ben her gün
yalnız ayaklarımı değil,
dirseklerimi de koyuyorum tabağa, böbreklerimi de,
lirimi, ruhumu, çiftemi.

Bilmiyorum ne yapacağımı ellerimle,
düşündüm onlarsız görünmeyi,
peki nereye koyayim yüzüğümü?
Ne ürkünç bir belirsizlik!

Ve sonunda, kimseyi tanımıyorum.
Hatırlamıyorum adları.

-Bana yabancı gelmiyorsunuz.
-Siz kaçakçı değil misiniz?
-Ya siz, bayan, siz değil misiniz
damlarda başıboş
yürüyüp duran
alkolik şairin sevgilisi?
-Uçtu o, çünkü kanatları vardı.
-Siz devam edin dünyevî olmaya.
-Vermek isterdim ona
Yerli bir dul gibi büyük bir mangal,
şimdi yakamaz mıydık onu
soluğunu keserdi insanın.

Bir başka zaman, bir elçilikte,
sarışın bir kıza tutulmuştum,
orada soyunmuyordu,
ben de kabalık ediyordum ona:
çılgın mısın, yabanıl heykelim benim,
nasıl kımıldarsın giysilerinle?

Sertçe yasakladılar bana
her türlü toplantıyı
kazara yaklaşacak olsam
kapatırlardı pencerelerle kapıları.

Ben de çingenelere takıldım
büyücülere,
gemisiz gemicilere,
balıksız balıkçılara,
ama hepsinin kuralları vardı,
sert protokolları,
ve ağlanası eğitimim
sürükledi beni kötü bir sona.

Ne gidiyorum artık, ne geliyorum,
ne giyiniğim, ne çıplak,
kuyuya düşürdüm çatalları,
kaşıklarla bıçakları.
Yalnız kendime gülümsüyorum,
boşboğaz sorular sormadan,
ne zaman gelseler beni götürmeye
ziyafetlere büyük debdebeyle,
giysilerimi gönderiyorum, kunduralarımı,
gömleğimle şapkamı
ama bunlar da memnun etmiyor onları
kostümüm unutmuş kravatını.

Ben de kurtulmak için kuşkulardan
karar verdim onurlu bir yaşama,
olanca etkin bir tembellikle,
temizledim niyetlerimi,
yalnız çıktım akşam yemeğine,
ve ayrıldım, sessizliğimi koruyarak.
Gün oldu, dansa kaldırdım kendimi,
fazla heyecan duymadan,
yalnız yattım, istemeden
odamı şaşırmayayım diye.

Elveda, çünkü buraya geliyorum.
Günaydın, acele gidiyorum.

Şimdi biliyorlar, görmek istediklerinde:
beni olmadığım yerde aramalılar,
sesleri varsa, fazla zamanları,
portremle konuşabilirler.

s. 72-73-74


(Pablo Neruda, Kuruntular Kitabı, çev:Erdal Alova, Aralık-1999, İmge Kitabevi, özg:Estravagario)