17 Ağustos 2012 Cuma

Hüseyin Aygün, HPG ve Şakşakçılık

Hüseyin Aygün'ü severim. Milletvekili olmadan önce de katıldığı programları takip eder, özellikle "Dersim Soykırımı" ile ilgili derin bilgilerinden çokça faydalanırdım. Sosyalist tandanslı olduğunu bildiğim Hüseyin Aygün CHP'den aday olduğu zaman çokça şaşırmıştım. Nasıl yani, neden ki, hayr'ola, acep gibi kimi anlamlı kimi anlamsız nidalar çıkarmıştım. Ancak bir müddet sonra şaşırmışlığım yerini takdire bıraktı. Hüseyin Aygün o CHP'nin içerisinde Dersim realitesinden, Alevi realitesinden hiç ödün vermeyen açıklamalar yaptı, düşüncelerini ortaya koydu.

Hüseyin Aygün'ün CHP'den aday olması beni ne kadar şaşırttıysa, HPG tarafından gözaltına alınması da en az o kadar şaşırttı. Milletvekili kaçırmayı, milletvekilini gözaltına almayı doğru bulmuyorum. Bir seçilmişin, milletin temsilcisinin alıkoyulmasının hangi sebepten olursa olsun bana göre mantıklı bir izahı yoktur. Vali kaçırırsın, kaymakam kaçırırsın, askerliği meslek olarak tercih etmiş olanı kaçırırsın, polis kaçırırsın ayrı; ancak vekil kaçırmak apayrı. Bunların neden farklı olduğunun açıklamalarını uzun uzadıya yapmayacağım. Sadece bu konudaki fikrimi net bir şekilde ortaya koymak istedim, o kadar. Şimdi dönelim esas mevzuya. HPG illa birini kaçıracaksa, neden AKP'li birini değil de, MHP'li birini değil de, CHP'li herhangi başka birini değil de Hüseyin Aygün'ü kaçırmıştır diye kendime sordum. Mantıklı olarak kabul edebileceğim bir cevaba ulaşmakta zorlandım.

Sağolsun Fırat Haber Ajansı'nın haberleri beni bu mantıklı cevap arayışı uğraşından kurtardı. Zira kaçırma olayının, hatta Fırat Haber Ajansı'nın deyimiyle "gözaltının" mantıklı hiçbir nedeni olmadığını Fırat Haber Ajansı sayesinde öğrenmiş oldum. HPG, Hüseyin Aygün'ü, artan "halk şikayetleri" sebebiyle gözaltına aldıklarını ve gerekli "hukuki işlemlerin" ardından tekrar serbest bırakılacağını, bu süreç içerisinde kendisine "devletin kirli politikalarının" hizmetine girmemesi gerektiğinin hatırlatılacağını söylüyor. Hüseyin Aygün'ün hangi söylemlerde, açıklamalarda bulunarak bu kirli politikalara hizmet ettiğini ise 17 Ağustos tarihinde Fırat Haber Ajansı tarafından okurlara sunulan Hüseyin Ali imzalı metinde görüyoruz. Hüseyin Aygün kabaca, Dersim halkını, Kürt olarak görmeyerek, Zazaca'yı Kürtçe görmeyerek, PKK'li çözümü değil de, siyasi çözümü savunarak, Dersim'i Kürdistan coğrafyasından koparmaya çalışarak, kısacası PKK ve BDP'nin aleyhinde diyebileceğimiz bir kaç fikre sahip olduğundan mütevellit HPG tarafından basitleşilerek, faşizanlaşılarak, diktatörleşilerek "devletin kirli oyunlarına" hizmet eden insan olarak algılanmıştır. Bu da üzülerek söylüyorum; PKK'yi, HPG'yi bir kez daha bölgede kendisinden başka aktör istemeyen, kendisinin düşündüğünden başkasını düşünen bir aydın, bir düşünür, bir halk çocuğu istemeyen, bunu yapanları bölücü olarak tanımlayan(içinde bulunduğu ironik durumu hiç gör(e)meden) bir akla sahip hale gelmiş.

Bununla birlikte Hüseyin Aygün'ün serbest bırakıldıktan sonra ki ilk açıklamaları oldukça önemli. Gerilla için "genç arkadaşlar" tabirini kullanıyor ki; BDP'li ve HDK'li vekiller dışında bu tabiri kullanabilecek bir elin parmağını geçmeyecek sayıdaki insandan biridir Hüseyin Aygün. Açıklamalarına devam ederken, "genç arkadaşların" kendisine "bu savaşı anlamsız bulduklarını", "istedikleri demokratik özerkliğin hiçbir şekilde silahlı mücadele gerektirmediğini" söylüyor. Yani HPG, kendi yaptığı eylemle kendi mücadelesinin anlamsız olduğunu Hüseyin Aygün aracılığıyla bize iletiyor diye düşünmemiz içten bile değil. Ancak kazın ayağının böyle olmadığı sonraki söylemlerden ortaya çıkıyor. Hüseyin Aygün önce kendisiyle muhattap olanların 18-25 yaş arasındaki 6-7 genç olduğunu söylüyor, arkasından da Bahoz Erdal'ın bu gençleri arayarak kaçırma olayının doğru olup olmadığını sorduğunu bizlere iletiyor. Yani PKK'nin üst düzeyde Hüseyin Aygün'ü kaçırın, sorgulayın, gözaltına alın gibi bir direktifi olmadığı gibi bu durumdan haberlerinin de olmadığını anlıyoruz. Üç-beş gerilla bu eylemi kendi insiyatiflerini kullanarak ve tahminimce bir anda bu kararı vererek gerçekleştiriyorlar. Hüseyin Aygün'ün açıklamalarına bakacak olursak, yol kesen gerillanın ordan Hüseyin Aygün'ün geçeceğinden haberi bile yok. Fırat Haber Ajansı haberleriyle Hüseyin Aygün söylemleri arasında var olan çelişkilerden biri de bu durum. Fırat Haber Ajansı'na göre Hüseyin Aygün artan halk şikayetleri nedeniyle HPG tarafından gözaltına alındı, Hüseyin Aygün'ün açıklamalarına göre ise PKK'nin üst düzey kadrolarının bu gözaltına alınma olayından haberi yok, kendisini kaçıran gerillaların o yoldan kendisinin geçeceğinden haberi yok ve yine Hüseyin Aygün'ün ifadesiyle gerilla Hüseyin Aygün'e; "sizi dost bir milletvekili olarak görüyoruz" diyor. Yani ya Hüseyin Aygün, gerillaların kendisine söylediklerini çarpıtıyor, ya da HPG yönetimi halihazırda yapılmış olan eylemden bir pay çıkarma derdine giriyor. İkinci akla da mantığa da daha yakın.

Benim anladığım kadarıyla bu eylem bir grup gerillanın kendi insiyatifiyle gerçekleştirdiği bir eylem. Gerek BDP, gerek STK'lar, İHD vb. kurum ve kuruluşlar kaçırma olayının duyulmasından itibaren Hüseyin Aygün'ün derhal serbest bırakılması için çağrıda bulundular. Bu çağrılar muhtemelen Hüseyin Aygün'ün çabuk bırakılmasında etkili oldu. HPG yönetimi de madem bu işi yaptık, bari karşılığında bir fayda sağlayalım mantığıyla eylemi kabullenip, eylemin gerekçesini oluşturup, eylemi anlamlandırmaya çalışıyor. Bazı sosyalistler, sosyal demokratlar, anarşistler de bu anlamlandırma işinden pay çıkarıp, eylemin, ne denli önemli olduğundan, ne kadar da harika bir eylem olduğundan bahsedebiliyorlar. Ak Parti hükümetinin yaptığı her işi olumlayan muhafazakar islamcılardan sonra, PKK'nin yaptığı her işi olumlayan sosyalist bir çevre de oluşmuş gibi görünüyor. Zira bu eylem Kürt halkının özgürleşmesi için, haklarına kavuşması için Kürt illegal ve legal hareketlerine ne kazandırmıştır sorusunun cevabı kocaman bir hiçlik. PKK siyasi propagandasını yaptı diyebiliriz, Hüseyin Aygün'ün açıklamalarıyla birlikte PKK'nin "öcü" olarak algılanmasına bir darbe vuruldu diyebiliriz daha işkembemizden tonla "mükemmel" sonuç ortaya çıkarabiliriz. Ancak gerçek hayata dönüp baktığımızda bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini görürüz. Hüseyin Aygün zaten sosyalist tandanslı bir insan olarak milliyetçilerin, ulusalcıların, muhafazakarların, konformistlerin gözünde CHP'ye yakışmayan(!), BDP'nin hemen yanı başında duran bir insan. Dolayısıyla söylediği her şey, bir BDP bir HDK vekilinin kaçırılmadan da söylediklerinin etkisi ne kadarsa ancak o kadar etkili olabilir. Çünkü Türkiye toplumunun bu gerici toplulukları için Hüseyin Aygün zaten onlardandır, ve onlardan olana ne kadar saygı gösterilirse, Hüseyin Aygün'ün söylediklerine de o kadar saygı gösterilecektir. Zaten Hüseyin Aygün'ün açıklamaları sonrası oluşan genel tablo da bunu kantılar niteliktedir. HPG'li bir grup gerillanın Hüseyin Aygün'ü alıkoyması, en fazla Hüseyin Aygün'ün CHP'den ihracına neden olacaktır. Bu da "Yeni CHP" kavramının sonu anlamına gelir. Başka bir kıymeti harbiyesi yoktur, olması da düşünülemez.

Dipnot: Cemil Çiçek, HPG'nin Hüseyin Aygün'ü alıkoyması ile alakalı olarak; "Milletin iradesine saygısızlık" demiş. Kendisini ağzından nadiren çıkan iyi söyleminden dolayı tebrik ederim. Ancak kendisine dokuz milletvekilinin tutuklu olduğunu, kendilerinin de seçilen vekilin yerine "Oya Eronat"ı meclise yolladıklarını hatırlatmak gerekiyor gibi. Ne dersin Cemil Çiçek, kendi söylediğine de karşı çıkacak değilsindir herhalde?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder