28 Nisan 2011 Perşembe

BibulousBastard-1


Uzun zamandır öykü satamıyorum. Şiirlerim zaten beş para etmez. Roman yazmak istiyorum, ancak kitabım basılana kadar ne kiramı ödeyebilir, ne bira alabilir ne de kadın düzebilirim. Birkaç işi bir arada yapamayacağımdan değil, sadece parasızlıktan. Paraya hiçbir zaman değer vermedim. Yalan. Tamam, biraz değer veriyor olabilirim. Ama hiçbir zaman bir şeyi sadece para için yapmadım, yapmam. Yalan. Peki, para için vücudumu yaşlı kadınlara pazarladığım günler olmuştu. Artık alkol yüzünden(sayesinde) bozulmuş vücudumun para etmeyeceğini bildiğimden (ya da seks işçiliğine karşı olduğumdan) emekli olmaya karar vermiştim. Emekliliğin hiçbir avantajından yararlanamadığınız bir emeklilik. Ne sağlık sigortası ne de emeklilik maaşı. Sanırım bunları hak edecek kadar çok çalışmamıştım. En azından meslek hastalığı kapsamında bir tazminat almalıydım. Yaşlı kadınlarla birlikte olurken midemin bulanmaması için alkol alıyordum, sarhoş olmalıydım. Tek avantajı çirkin kadın yoktur az votka vardır felsefesinden ibaret değildi ayrıca. Bu sayede geç boşalıyordum. Yani aldığım paranın hakkını vermemi sağlıyordu. Ancak aldığım aşırı alkol zamanla vücudumun deforme olmasına neden oldu. Ve işimi kaybettim. Şimdi bunun meslek hastalığı olmadığını kim iddia edebilir? Her neyse ne anlatıyordum ben? Tamam, hatırladım. Öykü, roman, para, alkol, kadınlar. Hepsinden önemlisi kalacak yer. Kiraya verdiğim parayla bir ay geçinebilirdim. Bunun icabına bakmak gerekiyordu. Aklımın bir yerlerine not edim bunu, sonra bulması zor olmayacak bir yerler olsun. iyi de zaten küçücük aklımın küçücük bir kısmını kullanıyorum nereye not edersem edim bulması kolay olmaz mı? Konuyu dağıtıyorum yine. Aklım her zaman böyle çalışır. Yani pek çalışmaz. Diğer insanların bir iki dakikada karara bağlayabileceği konularda bir karara varabilmek için ben birkaç hafta düşünmek zorunda kalırım. Ona da düşünmek denebilirse. Genelde de verdiğim kararlar yanlış çıkar. Zaten bu yüzden 22 yaşında üniversiteden atılmış bir asker kaçağıyım. Üniversiteden neden atıldığımı tam olarak bilmiyorum. Rektör ve birkaç öğretim üyesiyle yatmış olmamın etkisi olabilir. Yo hayır tecavüz etmedim. Sadece her biri kendisine aşık olduğumu zannediyordu. Hiçbir zaman aşık olduğumu söylememe rağmen. İnsanların başkalarının kendilerine aşık olduğunu zannetmeleri için sebebe ihtiyaçları yoktur zaten. Gel gelelim bu benim okuldan atılmama sebep oldu. Sanırım. Üniversiteden atılmak zordur, ancak atmak çok kolaydır. Üniversiteden attığınız öğrenciniz için kimseye hesap vermek zorunda kalmazsınız. Bense haklarımı arayabilirdim, bir dava açabilir birkaç yıl mahkemelerde koşuşturup okuluma geri dönebilirdim. Ancak okul kimin umurunda ki? Bana öğretebilecekleri tek şey öğrenmek istemediklerim olabilir. Okul denilen dışı duvar içi daha çok duvar betonarme dünyayı önemli yapan tek şey, okuldan çıkarken aldığın diplomadır. Diplomayı önemli yapan ise diğer diplomalılardır. Yani üzerinde muhtemelen gereksiz bir insanın gereksiz bir imzasının bulunduğu kağıt parçası için bilmem kaç sene canla başla çalışırız. Sonuç dünyalı olmayan dünyalılardan oluşan diplomalı bir grup odundur. Soğuk günlerde işe yarayabileceğinden çevrede tutmak gerekebilir. Herhangi bir diploma sahibi olmadığım gibi her hangi bir meslekten de anladığım yoktu. Ailem varlıklı olmamasına rağmen okuyup büyük adam olacağımı düşünerek hiçbir işte çalışmamı istememişler. Tabi bende pek itiraz etmemişim bu duruma. itiraz etsem daha iyi olabilirmiş. Şimdi hem mesleğim yok hem de ailemden kalacak bir servet. Ya vasıfsız işçi olarak ömür boyu benden daha çok parası olan insanların (daha kültürlü, zeki ya da yakışıklı değil) yapmak istemediği işlerini onlar için cüzi bir ücret karşılığı yapacam ya da yapmayı sevdiğim işi yapıp cüzi bir ücretten de mahrum kalacam. Neden ikisi arasında bir seçim yapmak zorunda olayım ki? İkisini de seçiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder