24 Şubat 2012 Cuma

Evlilik Kurumu Üzerine



Evlilik, günümüzde sorgulanmaktan uzak bir kurum halini almış vaziyette. Elbette bir çok ergen liseli kardeşimiz cool olacam havalarıyla; "Ben evlenmicem kardeşim yeeaa, bir çok kadın çevremde dolanırken neden kendimi sadece biriyle harcayayim ki?" gibilerinden sığ düşüncelerle evlilik karşıtı söylemlerde bulunabilir. Ama otuzuna geldiklerinde bu kardeşlerimizi ellerinde çocuk beziyle; "Agucuk, bugucuk" diyerek türlü şebeklikler yaparken görürüz.


Daha kısa bir ifade biçimi tutturacak olursak; insan olma döngüsü, doğmak, eğitim almak, erkekse askerlik, evlilik, iki çocuk yapıp [bazılarına göre üçü makbuldür(!)] ölmekle sınırlıdır. Hayat boyunca eşşek gibi çalışmakta bu kısır hayatın tuzu biberi. Hani şu çok övülen çalışmak. Askerliğini yapmış tosuncuk bir erkek evladımızla, uygun yaşa geldiğini düşünen ya da bir şekilde düşündürtülen kadın evladımızın düşüneceği ilk şey artık evliliktir. Doğru olanı, doğal olanı bu kabul edilir. Evlenmeyen kadına evde kalmış kız(!) kurusu, erkek için ise en hafifinden serseri denilir. Evlilik dışı beraber yaşamak ise yalnızca sanatçılar tarafından yapılırsa bir nebze kabul edilebilen ahlaksızlık, hele ki çocuk sahibi olmak cehennemden parsel parsel arsayı garantilemek olarak kabul edilir.
Tüm bunları göz önüne alırsak evliliğin nasıl parçamız haline geldiğini, hayatımıza nasıl sirayet edip, bize her hangi bir sorgulama alanı bırakmadığını görmemiz çok zor olmayacaktır. Zaten evliliği biraz da olsa sorgulasaydık, ihtiva ettiği çelişkileri rahatlıkla görebilirdik.

Evlilik kurumu sevgi, aşk gibi manevi olgular üzerine kurulu bir temel üzerine şekillenmesi gerekirken, maddi-manevi çıkarlar üzerine kurulu bir kurum halindedir. Hiç kimsenin aşkını devlete onaylatma ihtiyacı hissettiğini sanmıyorum. Ancak evlilik kurumu karşılıklı imzalarla bireylerin maddi çıkarlarının devlet tarafından kontrol altına alınacağını taahhüt eder. Yani evlilik sonrası maddi kazancı daha iyi olan taraf, istediği gibi maddi kazancı az olanı bırakıp gidemez, ve yahut keyfine göre karşısındaki insanı aldatamaz. Bu gibi hallerde devlet atılan imzaların verdiği yetkiye dayanarak mağdur tarafın maddi çıkarlarını korumasını sağlar. Filhakika ancak ve ancak güvenmediğimiz bir insanla beraber olacaksak evlilik mantıklı bir temele oturabilir diye düşünülebilir. Halbuki kazın ayağı öyle de değildir. Güvensizlik temeli üzerine inşa edilen birlikteliğin nasıl bir yapı ortaya çıkartabileceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek.

Güvensizlik temeli üzerine bir beraberlik inşa etmek istemeyen bir çok insanın karşısına ise toplumsal baskı belası çıkar. Bu belanın insanları evlenmeye zorlamasındaki ana neden ise dini kurallara bağlanır. Her dini çok iyi biliyorum diyerek ahkam kesemem. Ancak islami kurallar bir beraberliğin devlet şahitliğine ve ya imam şahitliğine dayanması gerektiğini söylemez. İslamiyet sadece beraberliğin alenen, açıkça başkalarından gizlenmeden yaşanması gerektiğini söyler. Başka bir deyişle temel nokta iki insanın beraberliğinin ahali tarafından bilinmesidir. O yüzden toplumumuz evlilik hakkında dinen de yanlış bir tutum içerisindedir.

Evlilik kurumunun bir diğer sancılı yanı ise boşanmalar. Boşanmak isteyen iki kişi bulunmayadursun, sanki boşanmak bir lanetmişçesine eş dost bir ağızdan bireyleri bu kararlarından vazgeçirmek için uğraşmaya başlar. "Bu yaşta boşanılır mı?", "Çoluk, çocuğu düşünün.", "Elalem ne der?", gibi sözler bireyleri boşanmaktan vazgeçirmek için gösterilen çabanın ürünlerinden sadece bir kaçıdır. Sevginin, aşkın, huzurun, mutluluğun kaybolduğu her yaştan sonra boşanılabilir, çoluk çocuğun ne durumda olduğu ebeveynlerin ayrı olmasıyla değil, nasıl ayrıldıklarıyla ve çocuklarına gösterecekleri ilgiyle alakalıdır. Elalemin ne diyeceğinin ise zerre kadar önemi yoktur. Eğer elalemin ne dediği önemli olsaydı ilk toplumların yaşadığı gibi yaşamaya devam ediyor olmalıydık. Her hangi bir toplumsal değişimden söz edemiyor olmalıydık. Daha kısa ifadesiyle boşanmak sadece artık anlaşamayan iki insanın yollarına beraber devam etmeme kararıdır. Ne daha fazlası ne daha azı. Ancak bu bile evliliğin kutsallaşmış olması sebebiyle bir sorun halini almıştır.

Evlilik kutsaldır, boşanmak düşünülemez, mutsuzsan mutsuz olarak kalmaya mahkumsun.

Boşanmanın bu kadar kötülendiği toplumlarda aldatmanın da önünün açılıyor olduğu gözlerden kaçmakta. Mutsuz bir ilişkinin çeşitli sebeplerle bitirilememesi, bireyleri mutluluk getireceği düşünülen başka ilişkilere sürükleyebilmekte. Ki bu durum zannedilenden çok daha fazla yaşanmakta.

Bunun üzerine bir çok insanın aklına evlilik öncesi de insanların birbirlerini aldatabildiği gelebilir. Bunun böyle olmasındaki bir çok sebepten biri de aynı evlilikte olduğu gibi evlilik öncesinde de beraberliklerin sancılı başlayıp sancılı bitiyor olmasıdır.

Eğer maddi manevi güvensizliklerden, aldatılmak ve aldatmaktan uzak bir beraberlik istiyorsak, en başta ilişkilerimizi bir imzaya ihtiyaç duymadan, ayrılıktan korkmadan sürdürebilmemiz gerekir. Ayrılıklarından arkasından bize güzel anıların kalacağını bilerek yaşamalı, bu güzel anıların neden bundan sonra yaşanmayacağını düşünerek çocukça bir açgözlülüğe kapılmamalıyız. Ayrılıktan korkarak, beni terkeder düşüncesiyle imzadan medet umarak yaşanan birliktelikler, diğerlerinin yanında her zaman gölgede kalacaktır. Ne Leyla İle Mecnun evlidir, Ne Romeo ile Juliet, Ne Aslı ile Kerem evlidir, Ne Ferhat ile Şirin. İmzalara ihtiyaç duymadan aşkın ve sevginin üzerinde yaşayın ve ayrılmaktan korkmayın.

Dipnot: Eski bir yazım, üzerinde oynama yapılması gerekenler yerler vardı, ancak uğraşmak istemedim.

2 yorum:

  1. sizin evliliğe olan bu bakış açınız sadece son yuzyıla(kısmen) aıt bırsey diyebilirim.en azından ben boyle dusunuyorum.evliliği bozan ımza vs degıldır kımseye de onaylatılmamalıdır evet.evliliği bozan zamanın duzenıdır.herkes artık evliliği kurtuluş olarak gormekte.yani;ıyı koca-güzel kadın ohhh ne guzel(!).ben para getirim o da işimi gorsun(her anlamda).bu zamandakı evlilik anlayışı bu.sevmek yok artık.yanı gerçek evlilik yok demek.evlilik aynı seylerı paylaşmak demek,kalan tek lokmayı bolusmek demek,ya da olamayandan bile beraber mutlu olmak demek.bla bla blaa :)ama sımdı kadın kocasının yada koca eşinin agzından alıyor o lokmayı.kısacası evliliğin boku çıkmış afedersin.dilerim karşınıza sıze bunları dusundurtmeyecek bır eş çıkar:)ama hala evlilik hakkında boyle dusunuyorsanız,bilemem :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. günümüzde evliliğin karşılığı, devletin huzurunda ve şahitlerin önünde atılan imzalardan mütevellit maalesef. benim de eleştirdiğim evlilik; bu evlilik. yoksa tek eşliliği eleştirmiş değilim, her ne kadar tek eşliliğin de insanlara uymayacağı görüşünde olsam da, bu yazıda bununla alaklı bir şey yok. tamamiyle insanların bugün resmi ya da imam nikahı dediği evlilikleri eleştiriyorum, bunun ne gibi sakıncalarının olduğunu dilim ve elim döndüğünce, aklım izin verdiğince anlatmaya çalışıyorum. esasında çok daha farklı bir anlatım tutturabilirdim, ancak bir dergiye yollamak için yazdığım bir yazı olduğu için birazcık kasıntı, düzgün bir üslup yakalama adına birazcık düşünceden feragat eden bir yazı olmuş. yaklaşık bir buçuk sene önce felan yazmıştım, şimdi olsa çok daha farklı bir üslupla çok daha zengin içerikli bir yazı kaleme alırdım. darısı bundan sonrakilere artık.

      ve küçük bir öneri; evlilike olması gerektiğini söylediğin durumları, eylemleri yakalamak için bir evliliğe gerek yok; sevmek, güvenmek yeterli, çok sallamayın evliliği. yorum için teşekkürler.

      Sil