15 Kasım 2012 Perşembe

Kürdistan Marşı ve Değişmeyen Zihniyet

Mahabad Cumhuriyeti'nin 1946'da milli marş olarak kabul ettiği, şimdilerde de Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin kabul ettiği Ey Reqib, Kürdistan Marşı olarak kabul edilegelmiştir. Daha sonra marş haline getirilmiş şiirin yazarı, o zamanlar yirmi yaşında tutsak bir genç olan Dildar(Yunus Rauf) tarafından 1938'de yazılmıştır. 1900'lü yılların ilk yarısında, ulus mücadelesini öne çıkaran, yurtseverliği öne çıkaran marşları yadırgamamak gerekir. Hatta feodal toplumların varlığını sürdürdüğü coğrafyalarda, yurtseverliği ilericilik olarak kabul edebilir, ulusal mücadeleye katkı sağlayacak her marşı da saygıyla kabul edebiliriz. Bu sebepten dolayı Ey Reqib'in Mahabad Cumhuriyeti tarafından kabulüne değil, Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından kabulüne bir kaç şey söylemek gerekir. 

Ey Reqib'in sözlerine bakalım;

Ey düşman, hep vardır Kürt milleti
Yıkamaz (onu) bu zamanın top güllesi

Kimse demesin Kürt milleti ölüdür
Kürtler capcanlıdır, asla boyun eğmez bayrağımız

Biz ki Kürdüz, devrimin rengiyiz
Kanla yazılmış tarihimize bir bak

Biz ki Medya ve Keyhüsrev'in çocuklarıyız
İnancımız, yolumuz hep vatanımızdır

Binlerce aslan yürekli Kürt çocuğu
Bu uğurda can verdiler, hepsi toprağın bağrında saklı

O çocuklar şimdi de hazırdırlar
Can fedadırlar, can fedadırlar, can feda

Kürt çocuklar yiğitler gibi başkaldırıyor
Bak nasılda süslüyorlar yaşam tacını kanlarıyla. 

Çeviren: Dilazad Art

1938'de milliyetçi akımın devam ettiğini düşünecek olursak, yirmi yaşındaki bir gencin buram buram milliyetçilik kokan, vatan uğrunda kanını dökmeyi kutsallaştıran şiir yazmasını garipsemek mümkün değil. 1946'de devlet kuran Mahabad Cumhuriyeti'nin de böyle bir şiiri marş olarak kabul edip bestelemesi şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan, merkez solda yer alan partilerin iktidarlığındaki Kürdistan Bölgesel Yönetiminin de bu besteyi, bu şiiri marş olarak kabul etmesi. 

Halkların birliği yerine Kürt milletini öne çıkaran, barışla, dostlukla var olan tarih yerine kanla yazılmış tarihi öven, vatan için yaşa(t)mak yerine ölmeyi kutsallaştıran marşın günümüzde Kürdistan Marşı olarak kabul edilmesi, Kürt halkının, Kürt devletinin gerici reflekslerinden başka bir şey değildir. Kürt halkı yıllar süren mücadelesinden sonra elde ettiklerini, gerici bir anlayışla yönetme lüksüne sahip değildir. Kürt önderleri, milliyetçiliğin önüne beynelmilelliği, kanla yazılmış tarihin yerine barışla geçecek geleceği, vatan uğruna ölmek yerine insanlık uğruna yaşamayı koymak zorundadırlar. Bunlar yapılmadığı sürece, Kürdistan'ın varlığı da, görece bağımsızlığı da bir şey ifade etmeyecektir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Dünya üzerinde farklı bir ülkenin, savaştan, kandan, ırktan, dinden beslenmeyen bir iktidarın var olabileceğini göstermek zorundadırlar. Eğer göster(e)meyeceklerse, bağımsızlıklarının da, mücadelelerinin de biz sosyalistler için hiçbir anlamı yoktur. Bugün Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde kaybetmiş olabiliriz. Ancak ne Suriye'de, ne İran'da ne de Türkiye'de kaybetmiş değiliz. Olası Kürdistan devletinde gerici milliyetçilik ve dincilik akımlarını iktidardan uzak tutmak, bizim görevimiz ve uğraşımız olmak zorundadır. Bağımsız Kürdistan devleti, ilerici kimliği büründüğü vakit savunulabilir, desteklenebilir. Bu yüzden bugün sosyalistlere düşen, Kürt siyasi hareketinde yer almak, ön saflarda mücadeleye girişmek olmalıdır. Aksi durum, gericilerin ve gericiliğin zaferine destek vermek demektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder