2 Aralık 2015 Çarşamba

Bir Sarhoşun Çığlığı

Merhaba Can'lar. Hadsiz bir kusuş var aşağıda. Midesi kaldırmayacak olanlar ellerini daldırmasın.

Dün sikmeli-sokmalı konuşmuşsun biraderim, gel bakayim sen şöyle bir. Buyrun, geldim?(hemen buyur abi filan tabi, yusuf yusuf yusuf) Niye saygısızlık ediyorsun bakayim sen? Sikiyordum abi ben, saygısızlık bunun neresinde? Bir siken, bir sikilene ihtiyaç duyar. Bir sikilen varsa bir "şey"leşen de vardır yavrum. Utanmıyor musun edilgen kılmaya? Destur, O'ndan başkasının haiz olduğu bir bilgi değildir bu. Ve yanılıyorsunuz; bir siken, bir sikene daha ihtiyaç duyar olsa olsa. Tuttukları işe de sikişmek diyoruz malum. Sizin kafanız karışmış kuzum, hiç iki sikenden bir sikişen çıkar mı? Düşününce, çıkıyor gibi görünüyor. Hem ne saygısızlık görme merakıdır bu. Biraz şurada da saygısızlık kalmış olacaktı, bulabilir misiniz? Sıcak, çok sıcak. Evet evet tam orası. Ahhhh, oaaahhhh. Mevzuya dönelim efendim, ciddi olalım, duruşma salonu burası. A a, çok ilginç, şu tokmaklıları görünce bir yargısız infaz bekliyor insan, nereden çıktı duruşma? Hem orada burada saygısızlık, hakaret göreceğinize biraz da cinayeti görseniz diyorum, nasıl olur? Her yerde bir saygısızlık, bir hakaret, bir anormallik gören sizler mevzu cinayet olduğunda "kör bir balıkçı"ya ihale ediyorsunuz bütün meseleyi, oluyor mu? Bal gibi oluyordur eminim. Az ben de tutayim de, yalayayim. Ben demedim, Troçki dedi.

Arada küsüratlı kelimeler kullanmak lazım; inandırıcılık artıyor.

Ne diyor Fugs;

'29 nothing
'32 nothing
'39, '45 nothing
1965 a whole lot of nothing
1966 nothing

reading nothing
writing nothing
even arithmetic nothing
geography, philosophy, history nothing
social anthropology a lot of nothing

poetry nothing
music nothing
painting and dancing nothing
The world's great books
a great set of nothing
Audy and Foudy nothing

fucking nothing
sucking nothing
flesh and sex nothing
Church and Times Square
all a lot of nothing
nothing, nothing, nothing

Karlos Marx nothing
Engels nothing
Bakunin and Kropotkin nothing
Leon Trotsky lots of nothing
Stalin less than nothing

Hadi dinleyin; The Fugs-Nothing

Bütün anneler kötüdür. Şu da mı;

Evet, bu da. Anneler değil, annelikler kötüdür. Hadi yine kutsala saldırmadan sıvıştım.













Düşündüğüm, konuştuğum gibi yaşamıyorum elbette. Praksis de ne imiş, hak getire. Teori değil heval pratiktir esas. Teorisiz pratik üretilmişlerin kurulu eylemlerinden müteşekkildir yurttaş. Öyleyken böyle, böyleyken de öyle. Sentezi savunmak pek kolay. Ne tam siyah vardır ne de tam beyaz; her şey bu ikisinin arasında bir yerlere denk gelir. Ne kadın vardır ne erkek, herkes ikisinin arasında bir yerlerde dolanır durur. "Pratikten çıkmış teori ve bu teoriyle dönüşen pratik" kabul görür. İlla ottan boktan bahsedeceğim. Mesele bu değil; mesele olduğum insandan duyduğum tiksinti. Ne yapılabilir? Bir şey yapmalı mı ya da? Bir şeylerin "farkında" olmak ciddi sorunlar doğuruyor. Üniversite bir sorun. Neye yaradığını, neden var olduğunu, neye hizmet ettiğini ve ne için kullandığımızı biliyorum. En azından bir kısmını biliyorum. Beşiktaş'ta oturuyor olmak bir sorun. Dokunabileceğiniz bir şey, biri yok. Tapusuz ev yok. İnşa edilebilecek bir alan da yok. Olsaydı ne olurdu? hiç. Yine tiksinti. Kişisel bir telefon, kişisel bir bilgisayar, kişisel bir oda kullanıyor olmak sorun. Burjuvazinin zaferinden sonra çokça özele dahil edilenin açık kabulü. Seramik-bireyleşme bu, kendiliğinden-kişi pek aksi yönde. Satın alıyor olmak bir sorun. Para dilenmek de sorun. Para ile hemhal olmak sorun. Peki ne yapıyorsun? hiç. Yine tiksinti. Şey'leşme bir sorun; şey'leşmeme de. Hegel'e göre mi, Marksistlere göre mi tavır aldığınıza bağlı. Marksist olacağız diye Hegel'den vazgeçmemiz mi gerekiyordu Bay Çok Bilmiş? Hayır, gerekmiyor. Her muhtemel soruya mutlak cevabı muhtevasında barındıran bir paragrafın çatılması da beklenmiyor. İlişkilere isimler vermek bir sorun; ana, baba, kardeş, teyze, bacanak, düşman, dost, sevgili, hanımefendi, bay... Toplumdan beklenen bir makine düzeniyle işlemesi. Bir makine belirli parçaların müthiş uyumuyla hareket eder. Parçaların boyutunu, şeklini, cinsini değiştirdiğiniz de çalışmayan bir makine elde edersiniz. İlişkilerin bu kategorizasyonu da toplum makinesinin çalışmasına devam edebilmesine katkı sağlar. Bireyler tanımadıkları anonim durumlarla karşılaşmazlar. Çalışmak, harcamak, dinlenmek ve çalışmak, harcamak, dinlenmek ve çalışmak, harcamak, dinlenmek ve çalışmak, harcamak, dinlenmek ve çalışmak, harcamak, dinlenmek kolayca uygulayabileceğiniz ve hatta uygulamaktan kaçınamayacağınız yol halini alır. Bir çiftlik hayvanını mezbahaya zorla götürmenize gerek yoktur; gidecek başka bir yer bırakmamanız yeterli olur. Ne yapalım, gidecek başka yer yok.

Olduğum kişiden bu gibi sebeplerle iğrenmiyorum tabii ki. Çok daha yüzeysel nedenlerle tiksiniyorum kendimden. Örnekleyelim. Hala aynanın karşısında nasıl göründüğüme bakıyor olmam iğrendiriyor beni. Bir kadınla tanıştığımda nasıl sikişiyor olduğunu merak ediyor olmak iğrendiriyor beni. Yazdığım birbirinden kötü paragraflara üç-beş otorite-figür karıştırma ihtiyacı midemi bulandırıyor. Eylemlere katılmaktan iğreniyorum. Türlü sempozyumlar, konferanslar, konserler ve hatta mahalle meclislerinden tiksiniyorum. Katılanlardan da. Özellikle katılanlardan. Bir avuç ne anlattığını ne dinlediğini bilmez orospu çocukları gibi görünüyorlar gözüme. Peki onlardan biri olmak? Seve seve kabul edebileceğim bir orospu çocukluğu. Bu daha da iğrenmeme yol açıyor kendimden. Yere tükürmemekten, bir başkasının yıkadığı tabak-çanakları temiz bulmamaktan, parayla satın almadığım müddetçe annem, sevgilim ya da kendimin yapmadığı bir yemeği yememekten, arkadaşlarımdan(hala varlar mı?) kitap ödünç alamayacak(ve kitabın ödünç alınabilir bir şey olmasından) kadar biriktirmeyi kutsamaktan, PKK'ye hak verip(hak benim cebimdeydi zaten) TC'ye hizmet etmekten(ah, dinleyin; Bob Dylan-Gotta Serve Somebody), yarın bir memur(belki de bir organik aydın) olacağımı bilmekten, elektrikli süpürge kullanıyor olmaktan, orgazm odaklı bir seks hayatımın olmasından, erkeklerle yeterince seks yapmamış olmaktan(bir yeteri mi vardı?), bir atı arzulayabileceğimi bilmekten, otobüse biniyor olmaktan, bugün otobüse bindiğime göre yarın arabaya da binebileceğimin farkında olmaktan, marketlere gidiyor olmaktan, fabrikasyon ürünü diye satılan cesetlere rağbet etmekten, tek bir çınar tek bir fare ile dahi ortak bir mücadele kuramamaktan ve hatta kurulabileceğine dair bir ümit beslememekten, odama tıkılmaktan, boyun eğmekten, boyun eğince her şeyin çapaksız gelip geçeceğine inanmaktan utanıyorum. Utanmak da kolay olanı.

İnsanın sevgilisi olunca canının istediği gibi de yazamıyor. Öperim yavrum en hassas yerlerinden. Aşacağım bir şeyleri daha. Yazamamak kendimden.

Metnin şarkı önerisi; Goddamn Gallows-Y'all Motherfuckers Need Jesus
Metnin film önerisi; Gerard Damiano-Deep Throat


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder