21 Nisan 2012 Cumartesi

Kadının Cinsellikle İmtihanı

Sene olmuş 2012, kadının cinsel yaşantısı hala erkeğe batmakta. Sadece erkeğe batmakla kalsa iyi, bir çok kadının da, cinselliği, evlendiği zaman yaşaması gerektiği bir görev olarak algıladığını görebiliyoruz. Kadının bekaretini kutsallaştıran ataerkil evlilik sistemi, erkeğin bakirliğine dair tek bir kural getirmez. Çünkü erkeğin bakirliğinin anlaşılabilmesi mümkün değildir. Bu yüzden yöneten konumdaki erkek; kadının bekaretini sorgular duruma gelir. Çünkü onun bekaretini analayabileceğimiz bir kızlık zarı vardır.

Bazı kadınlar, kızlık zarının boş yere var olmadığını düşünürler. Gerçekten de kızlık zarının görevine dair pek fazla bilgi sahibi değiliz. En iyimser yorum; kızlık zarının kadını bazı enfeksiyonlara karşı korunmasında yardımcı olduğudur. Bir başka yorum ise, kısalan gebelik süresi sebebiyle kızlık zarının doğumdan önce erimesinin-kaybolmasının evrimsel süreçte ortadan kalktığıdır. Esasında bu konuda hiçbir yorum, hiçbir açıklama getirmeye gerek yoktur. Afrika fillerinde de kızlık zarı var demeye bile gerek yoktur. Yeterince kendini geliştirmiş insan bu tarz biyolojik oluşumların varlığının nedenini değil, ortadan kalktığında oluşabilecek sonuçlarına göre yorum yapar. Kızlık zarı neden var diyen müslüman, erkek çocukların sünnet olmasına itiraz etmez. E o fazlalık dediğin neden var o zaman diye sorduğunda, işte sünnet olması için cevabını alırsın. Belki de kızlık zarı denilen zar da, sadece delinsin diye vardır. Olamaz mı?

Sorun sadece zarda da değildir. Bir çok kadın, seksten hoşlanmadığını iddia eder. Bu kadınların bir çoğu, seksten hoşlanmadığı için cinselliği yaşamadığını iddia eden kadınlardır. Çilek yemeden, çilekten hoşlanmamak ne kadar mantıklıysa, cinselliği yaşamadan, seksten hoşlanmamakta o kadar mantıklıdır. Cinselliği yaşadığımız halde, sevmemiş-hoşlanmamış olabiliriz. Bu hoşlanmayışın iki nedeni vardır; ya fizyolojik açıdan sorunlarımız vardır, yani hastayızdır, ya da sosyolojik açıdan, toplumsal baskılama sonucu, psikolojik etkiler fizyolojimizi etkilemiş, gerçekten de seksten zevk alamaz hale dönüşmüşüzdür. Aksi bir durum mümkün değildir. Üremenin devamlılığı için seksin, hoşlanılan, zevk alınan bir yapıda olması, tanrısal bir varlığı kabul edenler için kaçınılmaz bir gerçekliktir.

Erkek istediğiyle yatar, ama kadın yatamaz diyen insanlara da sıkça rastlamaktayız. Bunun nedeni için tek bir örnek vermekte fayda var; Trobriand Adası'nda insanlar babalık diye bir kavramdan haberdar değillerdir. Yani kadının hamile kalmasının nedeninin bir erkek olduğunu bilmezler. Kadınların ruhlar tarafından hamile bırakıldığına inanırlar. Bu inanç sebebiyle, erkekler ve kadınların evlilik öncesi cinsel ilişkileri aynı derecede serbesttir. Bir kadın bir adamla evli olduğu halde, kocası yanında olmadığı halde evli kalabilir, çocuk sahibi olabilir, kocası yanına geldiği zaman da bebeğin varlığını görünce sevinir. Ancak çocuğun bir babaya sahip olması gerektiğini bilen "modern" dünya, kadınlara seks yasağı koymaya başlar. Soyun devamlılığı önem kazanır. Erkekler, kendi soylarından-ırklarından çocukların meydana gelmesini ister, bu istenç sonucunda kadınların cinselliğine ket vururlar, kısıtlarlar. Erkeğin olabildiğince fazla kadını gebe bırakması kutsanır, kadının ise sadece gücü elinde bulunduran erkekten gebe kalması istenir.

Günümüzde kadınların hala nasıl cinsellik bahsinde ezildiğini görebilmemiz için, bazı aşağılama sözlerine bakmamız yeterlidir. Cinselliğini doyasıya yaşayan kadına, kaşar, orospu, fahişe, yollu denir. Erkek ise bu kötü sıfatlardan hiçbirine nail olmaz. Cinsellik erkeğin hakkıdır, kadının ise kocasına karşı bir görevidir.

Hazır evlilik demişken; bir kaç şeyden de bahsetmek lazım. Evlilik nedir? İslamda evlilik nasıl olur? İslamiyetin asr-ı saadetinde imamlık diye bir oluşum yoktur. Dolayısıyla bu dönemde imam nikahından bahsetmek komik olur. Devlet nikahınında olmayacağını biliyoruz. Bu bilgiler ışığında islamda evliliğin, bazı şahitler huzurunda, "biz evliyiz, beraberiz" demekten ibaret olduğunu düşünebiliriz. Bu durumda o halde zinadan kasıt nedir diye ikinci bir soru sorabiliriz. Zina islamiyetten önce, evli bir kadınla beraber olmak anlamında kullanılıyordu. Sonradan bu anlam genişletildikçe genişletildi. Artık bir kadına göz ucuyla bakmaya bile zina deniyor.

Aile evlilikten değil, evlilik aileden türemiştir der Westmarck. Çokta haklıdır. Evlilik kurumu ortaya çıkmadan önce de aileler vardı. Erkeğin, kendi soyunu koruma isteği, evliliği ortaya çıkardı. Ataerkil sistem zamanla kadının elindeki tüm hakları birer birer alıp, erkeği bu haklarla donattı. Sonrası malum, günümüz Türkiye toplumu. Artık seksi yaşamak isteyen kadınların orospulukla itham edildiği, kocasının seks isteklerine hayır diyen kadının itaatsizlikle suçlanıp, kötülendiği bir toplumda yaşıyoruz. Kadının kurtuluşu, ancak cinsellikteki özgürlüğüyle mümkün olabilir. Bu kurtuluş illa ki sağlanacaktır. Bugün mü, yarın mı, yoksa ondan sonraki gün mü? Tek soru, bu kurtuluşun gerçekleşeceği zamandır.

2 yorum:

  1. yeri gelince insan olmaktan insan gibi yaşamaktan açarsınız konuyu,yeri gelince (31 çekmek canınıza tak edince) hayvanlar gibi önünüze gelenle çiftleşmek istersiniz....

    düşünen hayvan olma yolunda atılan insanlık adına küçük hayvanlık adına büyük bir adım teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mevzuyu fazlasıyla yanlış anlamışsınız. hayvanlar dahi önüne gelenle çiftleşmezler. belli bir seçilim söz konusudur, yaşama şansı daha yüksek olan, yani muhtemelen daha güçlü olanla çiftleşilir. soyun devamlılığını en kuvvetli şekilde devam ettirecek olanlar çiftleşir. hayvanlar da bile durum buyken, insanların önüne gelenle çiftleşmesi, hayvanlık olarak adlandırılamaz. zaten yazıda da önerilen bu değildir. bu yazıda erkek ile kadının cinsellik bahsinde maruz kaldıkları farklılıklardan ve bu farklılıkların bir kaç nedeninden bahsediyorum.

      Sil