12 Haziran 2011 Pazar

SEÇİMİN ARDINDAN OLUŞAN TRAVMATİK HAVA






Fotoğrafdaki oy oranlarında az bir değişim daha oldu. Muş sarıdan maviye döndü. Bu küçük değişiklikleri de hesaba katarsam, görünen tablodan oldukça memnunum. Tek sorun sarının sosyalist bir partiyi temsil ediyor olmayışı. Yoksa ne de güzel bir 13 haziran sabahına uyanırdım, tahmin bile edemiyorum. Bunun yanında Sırrı abi (Sırrı Süreyya Önder) ve Ertuğrul Kürkçü'nün meclise girmiş olması, blok adaylarının 36'sının meclise girmiş olması sevindirici gelişmelerdi. AKP'nin %50 almış olması, CHP'nin %25'te kalması, MHP'nin %13'ü. Bu üç parti bu oyları keyiflerine göre bölüşebilirlerdi ve işin açıkçası umrumda da olmazdı. Ha CHP, ha AKP, ha MHP almış %50'yi. Umrumda değil. Hepsi muhafazakar, hepsi milliyetçi, hepsi baskıcı, zulümcü, sermayeci. İsmi CHP olmuş AKP olmuş MHP olmuş bana ne? Seçim sonuçları için fazla konuşmayacam, beni asıl alakadar eden, her seçim sonrası yaşanan, artık geleneksel diye adlandırabileceğimiz, travmatik vakalar.

Mesela artık her seçim sonrası halkın cehaletinden bahsetmek, kendinin cahil olmadığını göstermek için yeterli bir sebep. Ve bu cahil olmayan aydın insanlarımızın sayısı o kadar fazla ki, tahminen bu seçimlerde %25.91'di, cahilliği, cehaleti bitirmek konusunda hepsi birbirine güveniyor. Hayatı boyunca, bırak halkın cehaletini, kendi cehaletini bitirmek uğruna adam akıllı iki satır okumamış, iki kelam dinlememiş, teorik tartışmalara girmemiş, pratik kaygılar duymamış, halkın arasına karışıp hiç bir şeyin ucundan tutmamış olsun, sonra da "ama, ama onlar aptal yani, baksana bana, ben öylemiyim, Babam ve Oğlum izledim ben, hatta ağladım bak onda, sonra Fazıl Say konserine gittim ona ne diyeceksin, Aşk'ı okudum ben, kitap okuyurum, tüm Elif Şafak külliyatını bitirdim, manyak kültürlüyüm abi ben" demeyi de kendine yedirebilirsin. Tüm o cehaletini, cehaletimi bir kenara bırakarak soruyorum, hadi akıllısın, kültürlüsün diyelim, halk için halkın yanında mücadele vermeden, halka cahil diyebilmek nasıl bir ikiyüzlülük, nasıl bir kibirdir? İnsanın bunu söylerken birazcık da olsa utanması, söylediği lafın altında ezildiğini hissetmesi lazım. Ama nerde bizde o vicdan, nerde bizde o cesaret.

Aziz Nesincileri unutmadım tabi ki, Aziz Nesin'e saygımdan pek dokunasım gelmiyor o konuya. Ama size şunu söyleyebilirim, ben dünyanın %90'ının aptal olduğunu düşünüyorum, belki içinde ben de varım. Ancak Aziz Nesin'in o lafı söylerken şimdiki AKP'ye oy veren kitleyi kastettiğini sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz.

Her seçimden sonra ülkeden gitmekle vatanı tehdit etme yolunu seçen tiplemeler var bir de. Her seçimden sonra gidecem diyenler gitseydi, bence harikülade bir durum ortaya çıkardı, nüfus azalırdı yahu en başta. Gidenler muhtemelen kaymak tabakadan olacağından, araba sayısı felan da azalırdı belki, İstanbul'da rahat bir nefes alırdık. Arkadaşım sen vatansever ne demek anlamamışsın ki, kendince bir iyi gün kötü gün anlayışın vardır elbet, ona karışmıyorum. Ama bir evlilik bile iyi günde kötü günde yeminleriyle bir arada tutulurken, kötü gün dediğin vakitlerde kaçıp gitmekte ne demek oluyor. Bu nasıl bir çakma vatanseverliktir. "Ben gidiyorum ama vatan düzelince felan da geri gelirim, yerimi ayırın" demek nasıl bir kolaycılık, nasıl bir zoru gördü götüm, neyleyeydi budumculuktur. Önce kuş tüyü yataklarınızdan bir zahmet kalkıp, çalışın, uğraşın. Hem kendiniz hem insanlık için.

Bu seçimler sonrasında Emma Goldman hayranları da dikkatimi çekmedi değil. Muhtemelen AKP dışındaki partiere oy vermiş arkadaşlar bunlar. Versinler tabi, engelleyecek halim yok ya. Ama birazcık düşünüyorum, az bir şey. Yahu Emma Goldman kimdir, neyin nesidir, hiç mi bakmadınız, araştırmadınız? Sabah oy kullanıp, akşam Emma Goldman'ın benim de çok sevdiğim; "Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi, yasaklanırdı." sözünü paylaşabiliyorsunuz. Tebrikler, birkaç saatte kemalizmden, anarşizme evrildiniz. Mucizevi bir değişim. Emma Goldman anarşist bir kadındı, hapis yattı, yorulmadı, kaçmadı, ülke ülke devrim hedefiyle dolaştı durdu. Okudu, yazdı, konuştu, emek verdi, mücadele etti. Sen ne yaptın peki güzel kardeşim. İstediğin parti, birinci parti olmayınca, rahat koltuğundan onun söyledği sadece bir tek cümleyi bilerek, o cümleyi paylaştın. Bravo, artık rahat edebilirsin, evet, elinden geleni yaptın sen, inanırım. Emma Goldman için önemli olmadığını düşündüğüm, benim içinse zerrece umrumla olmayan küçük bir de ayrıntı var. Bundan çok değil birkaç zaman önce, Filistin'e yardım götüren bir yardım gemisine kalleşçe bir saldırı düzenlendi. Bu saldırının ardından herkes Hitler hayranı oluvermişçesine ortalıkta dolanan bir Hitler sözü gördük. "Gün gelecek, öldürmediğim her yahudi için bana küfredeceksiniz." gibilerinden bir söz. Ve evet güzel kardeşim, Emma Goldman'da bir yahudi çoçuğu. Bir gün O'cusun, diğer gün Bu'cu. Fikirler değişir, ama göbek atmazlar. Tutarlı ol be kardeşim, tutarlı.

Bugün nasıl geçirdik ama sevdasında olanlara da söylenecek bir kaç söz var elbet. Hiç bir iktidar yoktur ki, tepetaklak olup gitmesin. AKP'de bir gün miadını dolduracak, buna müteakip başka bir parti onun yerini alacak. Bu hiç olmayacakmışçasına particilik yapmanın anlamı var mı? Fikirsel bazda, teorik anlamda, ideolojik mevzuları savunmak dururken, particilik yapmak ne kadar anlamlı olabilir? Biraz düşün arkadaşım. Bugün sen geçirdik havasında dolaşırsın, yarın başkası. Bu ülke hepimizin ülkesi, senin bana geçirmenden ya da benim sana geçirmemden zarar görecek olan ülkedir. Farkında olmak lazım. Gerisi safsata, laf-ü güzaf, fasarya.

2 yorum:

  1. Sanırım bu söylediklerin senin için de geçerli? Hani şu özeti konuşuyorsunuz ama bir icraatınız yok halk için bir eylemde bulunmadınız olan kısım? Bütün bunları bu kadar açık ve net bilip, yazabilirken, senin bir şey yapmaman çok düşündürücü ve üzücü. Bu kadar şey bilip bir icraat yapsaydın belki bir şeyleri de değiştirebilirdin ha?

    YanıtlaSil
  2. Elimden gelenin hepsini yapmış değilim tabi ki, rahatına düşkün bir herifim ben, tüm rahatıma düşkünlüğüme rağmen bir şeyler de yapıyorum. Yapmaya gayret gösteriyorum. Yaptım, yapacam.

    Daha çoğunu yapmak tabi ki görevim ve her ne kadar rahatımı bozmak istemesemde yapmak zorunda kalacam.

    Eleştirin için teşekkürler.

    YanıtlaSil