24 Haziran 2011 Cuma

KÜRTÇE MESELESİ

Kürtçe'nin bir dil olmadığını sık sık duyarız. Çünkü kimilerine göre Kürtlerin bir devleti olmadığından, dillerinin olmasından da söz edilemez. Kimilerine göre ise, Kürtçe; Arapça, Farsça ve Türkçe'nin karışımı bir dildir. Kendi gramer yapısı, fonetiği yoktur. Kimileri ise Kürtçe'nin bir dil olmadığını, birbirine çok yakın yerleşim yerlerindeki Kürtlerin birbirleriyle anlaşamamalarıyla kanıtlamaya çalışır. Bunlara herhangi bir cevap vermeden önce, dilin tanımını doğru öğrenmekte fayda var.

TDK, dili; "İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban" ifadesiyle açıklar. Ne devletin varlığına, ne gramere, ne de fonetiğe bağlar dilin varlığını. Diyelim ki, TDK'nın bu tanımını, kabul etmedik, sonuçta TDK her hangi bir sözlük içerisinde dil tanımı yaparken sayfa sayfa açıklamada bulunamaz diye düşündük. O zaman bir kaç uluslararası kabul gören tanımlara bakmakta fayda var. Amerikan dilbiliminin kurucusu olarak görülen Edward Sapir dili; “Dil; duyguların, düşüncelerin ve isteklerin serbestçe oluşturulmuş semboller sistemi aracılığıyla aktarılması için ayrıcalıklı olarak insanlara özgü, içgüdüsel olmayan bir yöntemdir. ” diyerek tanımlamıştır. Bunun gibi pek çok örnek verilebilir. Ancak akil insanlar için bu iki örneğin yeterli olacağını düşünmekteyim. O halde dil, iki kişinin, konuşarak, işaretleşerek ve hatta sevişerek anlaşabildiği semboller dizisi olarak tanımlanabilir.

Gelelim devleti olmayanın dili olmaz mevzusuna. Dünya dillerinden kabul edilen, Aramice, Aranca, Burgonyaca, Saho gibi bir çok dili konuşan insanların da her hangi bir devleti yoktur. Ve bu diller herhangi bir ülkede resmi dil değillerdir. Hepsini bir yana bıraksak bile, milliyetçiyim diye ortada dolanan bir insanın, böyle bir yorumda bulunması kadar komik, ironik bir durum zor bulunur. Eğer birine senin konuştuğun şeyin dil olması için devletinin olması gerek birader dersen, o birileri de devlet kurmak için elinden geleni ardına koymaz. Vatanıma canım feda derken, bölücülük yapmanın manası yok. Devleti olmayanın dili olmaz söylemi, içi tamamen boş, mantıktan, izahtan uzak, bölücülüğün söylemidir. Uzak durmakta fayda var.

Kürtçenin dil olmadığı söylenirken kullanılan argümansılardan biri de, Kürtçedeki çoğu kelimenin çalıntı olduğu söylemidir. Öncelikle şunu belirtelim. Dil biliminde çalıntılık, hırsızlık gibi kavramlar yoktur. Dillerin birbirini etkilemesi olayı vardır. 1880'lerde Polonyalı bir doktor tarafından ortaya çıkarılan Esperanto dili, bir kaç dilin karşımından oluşan yapay bir dildir. Tüm gramerini, fonetik yapısını Slav dillerinden alır. Buna rağmen hiç bir aklı başında dilbilimci çıkıpta bu dil için çalıntı demez, dememiştir. Yine sormak gerekir, acaba diğer diller nasıl ortaya çıkmıştır? Tanrı binlerce dil mi yaratmıştır? Ya da evrimi kabul edenler için, farklı türdeki maymunların farklı sesler çıkarması sonucu, "hoppadanak" farklı diller mi ortaya çıkmıştır? Belki bir kaç anadilin varlığından bahsedilebilir. Ancak binlerce dilin birbirinden etkilenmediğini zannetmek, saflık olur.

Bunun yanı sıra uluslararası platformda Kürtçe tamamiyle tanınmış bir dildir. Sadece uluslararası platformda değil, Türkiye Cumhuriyeti tarafından da Kürtçe Lozan Antlaşmasıyla dil olarak tanınmıştır. O zaman ki antlaşmada Türkiye'de Türkçe'den başka kullanılan diller olarak, Yunanca, Ermenice, Kürçe ve İbranice gösterilmiştir. Bununla birlikte 162 ülkenin üyesi olduğu ISO, yani uluslararası standartlar teşkilatı, ISO 639'a, yani dilleri iki üç harfle tanımlayan kod sistemine Kürtçe'yi de dahil etmiştir. Buna rağmen Kürtçe'yi bir dil olarak görmemeyi, milliyetçilik damarının, mantıksal sürecin önüne geçip, insanları duygusal sonuçlara varmaya zorlaması olarak görebiliriz.

Son olarak Kürtçe'nin bir iki kilometrekarelik alanda bile farklı konuşulduğuna ve bu insanların birbirlerini anlamadığına değinelim. Bunu söyleyenler genelde Zazaca konuşanlarla Kürtçe konuşanların anlaşamamasını kastederler. Zaten Zazaların çoğu Kürt olmadıklarını söylerler. Yani Zazaca konuşan biriyle Kürtçe konuşan birinin niye anlaşamadığını sorarak, Kürtçe'nin bir dil olmadığını göstermeye çalışırlar. Bu aynı İngilizce konuşan bir İngilizle, Türkçe konuşan bir Türk'ün neden anlaşamadığını sorarak Türkçe ve İngilizce'yi dilden saymamaya benzer. Sanırım bu sorunun mantıklı olmayacağı konusunda hemfikirizdir. Peki Kürtçe konuşupta anlaşamayanlar yok mudur? Tabi ki vardır. Lehçe dediğimiz kavram da, zaten bu sebepten dolayı vardır. Kim Anadolu lehçesinde konuşan biriyle, Çavuş lehçesinde konuşan birinin anlaşabileceğini söyleyebilir? İkisi de Türkçedir şüphesiz. Bu durumda Türkçe bir dil değildir denilebilir mi? Tabi ki hayır. Türkiyede de Kurmançi, Sorani gibi farklı Kürtçe lehçeleri konuşan Kürtler vardır. Nasıl farklı Türkçe lehçeleri konuşan insanların anlaşmasını beklemiyorsak, farklı Kürtçe lehçeleriyle konuşan insanların da anlaşmasını bekleyemeyiz. Bu bir dili dil olmaktan çıkarmaz.

Buna müteakip, Kürtçe yıllar boyunca bırakın eğitimi-öğretimi, konuşması bile yasak edilmiş, edebi eserleri yasaklanmış, konuşana, okuyana evinde bulundurana işkence edilmiş bir dil. Böyle bir dilin konuşulan her yerde irili ufaklı farklılar içeriyor olmasını garipseyerek, dil dışına çıakrtmaya çalışmak, hem suçlu hem güçlü olma durumudur. Yazılı Kürt edebiyatının, eğitiminin, öğretiminin gelişmesiyle birlikte, bu farklılıklar da asgari düzeye inecektir. Tıpkı Türkçe'nin geçirdiği evrim gibi.

Yazıyı anadilde eğitim hakkına bağlamayı düşünüyordum ancak, oldukça uzadı. Artık o da başka bir yazının konusu olarak kalsın. Vicdanınız ve mantığınızla düşünerek hala Kürtçe diye bir dil yok diyebiliyorsanız, o da sizin hüsnü ademiyetinize kalmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder