20 Temmuz 2011 Çarşamba

20 Ölüm, Faşist Saldırılar ve Aynur Doğan

Yazlıkta rahat rahat güneşlenip denizime girerken, okuduğum gazeteyle birlikte sinirlerime hakim olmakta oldukça zorlandım. İsimleri bir kaç hafta içerisinde unutulacak yirmi insanımız daha siyasilerin, kaçakçıların, yöneticilerin, vicdansızların aymazlıkları yüzünden gencecik yaşta toprağa düştü.

Adana'ya gelir gelmez Fırat Haber Ajansı'nı kontrol ettim. Kürt cephesinin açıklamalarını tek tek okudum. TSK'nın kendi askerlerini vurduğu iddiaları var, doğruluğu-yanlışlığı elbette soruşturulacaktır, soruşturma sonucunda bir şey çıkar mı, emin değilim. Öldürülen Türkiye askerlerinin bir kısmının TSK bombalarıyla öldüğü ortaya çıksa bile, bu var olan büyük sorunu ortadan kaldırmaz. Sonuçta yirmi insanımız ölmüş, onlarcası yaralanmış, barış umudunun kökü kazınmaya çalışılmıştır. PKK'nın içerisinde bulunduğu durumu da bu sebepten dolayı anlayamamaktayım, Kürt siyasi hareketi bu kadar güçlenmişken gelen bu eylemin, bu çatışmanın Kürt halkına ne denli zararlı olacağını gör(e)memek, ancak zeka yoksunluğuyla açıklanabilir. Elbette Kürt siyasi hareketi zor bir dönemeçten geçiyordu, elbette seçilmiş vekiller, hakkı olanı alamadılar, elbette Kürt tabanı belli bir tepki beklentisi içerisindeydi. Ancak bu tepkinin verilebileceği en kötü yöntem, silahlı yöntemdi. Maalesef seçilen yöntem bu oldu.

Bu çatışmanın hemen arkasından ise, siyasilerin tefekkür etmeden, büyük bir gaflet  içerisindeki milliyetçi, içerisinde bolca nefret suçu barındıran açıklamaları geldi. Astılar, kestiler, hedef gösterdiler. Kürt sorunu yoktura kadar getirdiler vaziyeti. Bizden iyi niyet beklenmesin denildi. Kılıçlar çekildi. Zaten tetikte olan halka yol gösterildi. Arkasından sivil Kürtlere karşı bir linç kültürü hızla yayıldı. Bu noktada sormak istediğim esas soruyu sorabilirim. Bu çatışmadan kimler karlı çıktı? Gerçekten bu işin kaymağını yiyenler Kürt gençleri mi, BDP liler mi? Yoksa yirmi insanın ölümünden nemalanıp, Kürt sorununu biz çözecez derken birden bire Kürt sorunu yoktur PKK sorunu vardır söylemine dönenler mi? Dağa çıkıp ölecek olanlar mı, yoksa dağdaki varlıklarını çözümsüzlük sayesinde sürdüren güç ağaları mı? 3-5 aylık eğitimin ardından dağa bizi koruyun diye gönderilen, ancak olay onları korumak olduğunda gözden çıkarılabilir kayıplar olarak adlandırılan, gariban çocukları mı, yoksa çözümsüzlük sayesinde itibarını, gücünü, maddi kaynaklarını koruyacak olan TSK ileri gelenleri mi? Siyasetin odak noktasındaki parti yöneticileri mi, yoksa siyasetle alakası oy vermekten ibaret olanlar mı? Savaştan nemalanan kaçakçılar mı, yoksa küçük esnaf mı? Bunca yapılan basiretsizlikten, bu kadar insanımızı kaybettikten sonra, bir tek kişinin çıkıp da suçlu benim, istifa ediyorum dediğini görüyor muyuz? Bu da yetmezmiş gibi garibanı garibana kırdırılmaya çalışılıyor. Bu kadar mı düşünceden, bu kadar mı irfandan, kendini bilmekten bihaber hale geldik. Hak, hakkı olanın olmadıkça, birileri savaş çığırtkanlığı yapmaya devam ettikçe, aptallar gibi birbirimizi öldürmeye devam edeceğiz. Bu topraklar üzerinde kalacak olan son kişi de,  kanla sulanmış arazilerde ne bok yediklerinin farkına varmaya çalışacak.

Tüm bunların yanında Aynur Doğan ablamızın, sanatçımızın yaşamış oldukları bir kez daha gösterdi ki, bu ülkede Ahmet Kaya'ya yapılanlardan bu yana hiç bir şey değişmemiş. Faşizm, Kürtçe'ye olan tahammülsüzlük, tüm yoğunluğyla devam etmekte. Bunun yanı sıra Şivan Perwer'e ya da Grup Yorum'a Kürt gruplar tarafından reva görülen faşist baskılara değinmekte fayda var. Bir santçının sanatına, zırlayarak, bağırarak, şişe fırlatarak, susturarak düşüncelerinden, sesinden, kaleminden vaz geçirmeye çalışmak faşizmin en temel özelliklerindendir. Bre Aynur Doğan'dan hassasiyet bekleyen, bre Aynur Doğan'dan o gün Kürtçe okumamasını bekleyen, faşist olmadığını iddia eden elitist insan, sen niye o gece ordaydın peki demezler mi insana. Madem Kürtçe yerine Türkçe okumak gibi bir hassasiyet bekliyordun, sen niye konsere gitmemek gibi bir hassasiyette bulunmadın demezler mi? Aaa pardon, yoksa biletler parayla satıldı da, paranın yanmasını mı istemedin? Yoksa bunu bir hassasiyet konusu olarak mı görmedin? Durum birincisi gibiyse riyakarlığının var etmiş olduğu yüzsüzlüğünle Aynur Doğan'ı yuhlamanı anlarım. İkincisi gibiyse, akılsızlığına bir kılıf bulmakta zorlanırım. Yani güzel kardeşim, demem o ki, Aynur Doğan'a yapılan düpedüz faşistliktir, düpedüz bir insana Kürtçe okuduğu için, tahammül edememektir. Bunun üzerine hala çıkıp Kürtler ve Türkler eşit yalanını kendinize söylemiyin.

Her şeye rağmen;

Yaşasın barış! Biji aşiti!
Yaşasın halkların kardeşliği! Biji bratiya gelan!

Dipnot: Yazdıklarımı anlamak istemeyenlere, şimdiden küçük bir dipnot. PKK'nın atmış olduğu pusuyu tüm kalbimle, aklımla, vicdanımla kınıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder