10 Ekim 2011 Pazartesi

Bir Sarhoşun Notları-6

Kadınların büyük bir kısmı kırıcıdır. İster istemez, yetişirken beraber bu özellik onlara zorla verilir. Erkeklerin kütüklüğünden, öküzlüğünden bolca bahsedilir ama esasında öküzlük, odunluk kadınlarda daha çok bulunan özelliklerdir. Erkek olduğun için duygusuz olduğunu zanneder, buna göre hareket ederler. Zaten tam da bu yüzden aşk sebepli ölümle sonuçlanan intihar vakaları, erkeklerde kadınlardan 3 kat daha fazladır. Sonrada hala erkekler şöyle erkekler böyle, gerek yok hacım işte. Kadın-erkek ilişkilerini belirleyen temel mevzu her zaman sekstir. Türkiye erkeği abazan olduğu sürece, cinsellik gizli kapaklı yaşanması gereken bir haz aracı olmaya devam ettikten sonra, Türkiye kadını Türkiye erkeğine göre her zaman daha öküz, daha duygusuz olmaya mahkumdur.

Mahkum dedim de aklıma geldi. Anayasal hak olan parasız eğitimi istedikleri için iki arkadaşımız 19 ay içerde kaldılar. Tam 19 ay. Peki 12 yaşındaki bir kadın çocuğuna, N.Ç'ye tecavüz ettiği karara bağlanan 28 kişi ne kadar ceza aldı biliyor musunuz? 1 yıl 8 ay ile 5 yıl arasında değişen cezalar. Yani parasız eğitim istemenin cezasıyla, 12 yaşındaki bir kadına tecavüz etmenin cezası aynı. Hukuk sistemimizin mükemmelliğine diyecek sözü olan varsa beri gelsin. Zira ben sözümün bittiği, yumruklarımınsa fütursuzca konuşmaya başlayacağı raddeye gelmiş bulunmaktayım.

Gerçi tecavüz edenlere de çok yüklenmemek lazım. Tecavüz edene; "ee amına koyayim, madem tecavüz edecektin bari güzel birine tecavüz etseydin" diyerek geyikle karışık serzenişte bulunan insanlar tanıyorum ben. Tecavüz etmeyen bunu söylüyorsa, tecavüz edene ne denilebilir ki?

İnsanları çoğu zaman anlamak kolaydır, sorun hiçbir zaman bir insanı anlayamamak değil, anlamak istememekten kaynaklanır. Ya da daha doğru ifade edersek, anlamak istediğimiz gibi anladığımızdan ötürü sorun yaşarız. Ya işte Ahmet geçenlerde yanımızdan geçerken ayakkabısını bağladı kesin beni seviyor, Caner gözümün önünde sikini karıştırdı demek ki beni sikmek istiyor gibilerinden saçma sapan eylemlerden saçma sapan sonuçlar çıkaran bir yapımız var. Bu saçma sapan durum tamamiyle yersiz değil esasında. İnsanların davranışlarının, söylediklerinin sahte olduğunu, kendi sahteliğimizden ötürü o kadar iyi biliyoruz ki, her söylenmeyenden, kendi istediğimiz bir söylemişlik çıkarıyoruz. Adına da medeni ilişkiler diyip, kabile üyelerine gülüyoruz. Halbuki onlar bize kıçlarıyla gülüyor, kendi düzülmüşlüğümüzün farkında değiliz. Şemsiye göte girmiş, biz hala açmaya çalışıyoruz.


Hippi olmak isterdim, '68 kuşağını kaçırdığıma her zaman üzülürüm. O zamanın müzikleri, çıplaklığı, arkadaşlığı, sevgililiği, sevişmesi, insanlığı, hepsi farklıydı. Bir umudun kıvılcımıydı sanki her şey. Yok olup gitti o da. Yerine sadece savaş geldi, ölene kadar çalış geldi, çocuk yapmaktan başka bir şey için sikişmeyin geldi, alkolün, otun kötü olduğu söylendi. Nerden nereye. 40 yılda ne çok şey değişti.

Kadınlarda sürekli bir sahte önem atfetme hali vardır. Mesela sevişeceği adama bir önem atfeder, şurası iyi burası iyi, şöyle iyi böyle iyi... Ne gereği var yahu, sevişeceksin sadece. İyi filan olmasına gerek yok yani, çalışan bir aletinin olması yeterli. Abartmaya, övmeye, kendini sevişmek için haklı çıkarmaya ihtiyacın yok ki.

Önem atfetmekle kalmazlar, önem atfettiğini de göstermek isterler. Can sen yattığım ikinci erkeksin. Can arkama ilk kez sen giriyorsun, daha önce kimseninkini ağzıma almamıştım Can. Oaaahhh Can ne kadar da iyisin. Eeee de, bana ne tüm bunlardan. Yatakta söylenen hiçbir şeye inanmam. Yalancılığın, taklitin kitabı yazılırsa eğer, seks esnasında yazılır muhtemelen. Hadi yalan söylüyorsun da, bana niye söylüyorsun yani. Ne gereği var. Kendi kendini kandır yatakta, beni niye bulaştırıyorsun ki bu oyununa. İyisiyle kötüsüyle sevişiyoruz işte, neden bana bunu yaparken senin için bir önem teşkil ettiğimi göstermek istiyorsun ki? Bırak işte sevişelim, sonra siktirip gidelim, sonra yine sevişelim, sonra yine siktirip gidelim. Budur yani, bu kadar.

Yeni neslin eski nesillerden daha zeki olduğu söylenir, bana göre yeni nesi embesillerin önde gidenidir. Hayatını tv başında, elinde telefon, aklında internetle geçiren bir nesilden ne bekliyoruz ki? İnsanlıktan bir yüzyıl daha bahsedilir en fazla, sonrasında insan kalır ama insanlık biter. İnsanlıktan bahsetmek için, bir grup insanın var olması gerekir nitekim. Ancak bireylerin bir araya gelebileceği bir platform bırakmazsak, bunu sağlamakta mümkün olmayacaktır. Bilgisayardan bir tuşla sevişip, telefondan bir tuşla içki içeceğimiz günlere gelecez sanırım. Vay be diyecez, teknolojiye gel. Teknolojiye gelelim gelmesine de, kıçımızı koltuğumuzdan kaldırtma be usta diyecez.

Steve Jobs öldü. Öldükten sonra gördük ki, bir çok hayranı varmış bu abimizin. Martin Luther King'le karşılaştıranlar, yas ilan edenler, anma düzenleyenler. Peki neden? Dünyamız için ne yaptı Steve Jobs? Bilmediğimiz bir şey varsa söyleyin de, öğrenelim, saygı duyalım. Affet abi ayıp etmişiz diyelim. Kapitalizmin cilalı yüzüydü Steve. Sempatik, pazarlamayı bilen, estetik kaygısı olan, tatlı kapitalizmin yüzüydü. Ama neticede insanları sömüren, iliklerine kadar kurutan bir şirketin ceo'suydu. Bazı bilim insanlarına attığı kazıklar hala konuşuluyor. Çin fabrikalarındaki toplu intiharlar hala konuşuluyor. Bu mudur Steve Jobs, bu mudur sevgiyle anılan insan. Eline oyuncak verilmiş insanların, çocukça bir sevgiyle, yüzlerindeki kocaman Steve Jobs sırıtışlarına kolumla giresim geliyor.

Rutkay Aziz Altın Portakal'da bir konuşma yaptı. Sıradan, yüzeysel bir konuşmanın, bu kadar ayakta alkışlanması, sanatçılarımızın ne kadar suya sabuna dokunmayan insanlar olduklarını göstermeye yetecek bir görüntüydü. Rutkay Aziz CHP'ye de laf söylediği zaman, samimiyetine inanırım. Yoksa ne söylese boş, ne söylese anlamsız.

Sözlerimi bitirirkene, Özcan Alper'in Altın Koza'da söylediklerine bakmakta fayda var. Sanırım Özcan Alper yeterince medyatik olmadığından pek ses getirmedi. Şurdan ulaşılabilir;

Özcan Alper'in Altın Koza Konuşması

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder