27 Ekim 2011 Perşembe

BİR SARHOŞUN NOTLARI-8

Sarhoş insanların siyasi muhabbetleri çoğu zaman çekilmez olur, özelliklede ortamda alkol almayan insanlar varsa. Vay ki vay efendim, dinleyebilirsen dinle. Bunun farkında olmama rağmen, içtikten sonra politikadan konuşmazsam rahat uyuyamıyorum. Bir devletin içerisinde yaşamaya çalışan her insanın bir şekilde politikayla uğraşması lazım. Bu açık ve net. Politikayla uğraşmazsan, bu ülke gibi olursun işte. İsteyen istediğini yapar, evinde küfredersin sende. O kadar.

Mesele bu değil tabi, mesele çok daha farklı. Mesela mesele, BDP'yi terörist bir örgüt olarak görmekte. Mesela mesele, BDP'ye oy veren herkesi terörist zannetmekte. Mesela mesele, yıkımları, can kayıplarını, acıları, birilerine reva görmekte. Her zaman söylüyorum, MHP'nin, AKP'nin, CHP'nin olduğundan daha bölücü değil BDP. Bölücülüğü öğrenin de gelin.

Van depremi daha çok yeni. Van'da ki depremlerde ölen insanlar için söylenenler de daha çok yeni. Allah'ın sopası yok, iyi ki oldu, dün polise taş atanlar bugün polise muhtaç, gebersinler, hiç üzülmedim... Uzayıp gidiyor söylenenler. Allah'ın sopası yoksa eğer, ki koskoca tanrının sopasının olmaması nasıl bir mantıksızlıktır, inanın ilk önce sizinle ilgilenirdi. Tanrı pişman olabiliyorsa eğer, inanın, sizi yarattığı için pişman olurdu.

Aile kavramı benim için çoğu insanın kavradığından daha farklı bir kavrayışı ifade eder. Bir ailemiz var, evet. Bunu değiştiremeyiz. Yani ailemizi vardan yok edebiliriz. Orası ayrı. Ancak yok etsek dahi, o insanların bizim ailemiz olmuş olduğu gerçeğini değiştiremeyiz. Filhakika değiştirmemizin de anlamı yoktur. Çünkü, sen kimi ailen olarak belirlersen belirle, artık o aile seni boğmaya, o aile sana ters gelmeye başlar. Aile denilen şey, altı üstü tesadüfen doğduğun bir evin bireyleridir. O kadar. Milli piyango oynamak gibidir mesela. Büyük ikramiyenin sana çıkma olasılığı oldukça düşüktür. Amorti çıkarsa şanslısındır, çoğu zaman ise verdiğini de kaybedersin. Ailedir, bir bireyin suçlu olmasına neden olan. Ailedir, bir insanı delirten. Ailedir, Dünya'yı bu hale getiren. İnsan seçemedikleriyle değil, seçebildikleriyle beraber olmalı.

Sıklıkla değindiğim bir başka konu da, medeniyet denilen halin riyakarlıkları. Bunun için monoton gündelik yaşamımıza bakmamız bile yeterliyken, bir de bu durumların tavan yaptığı ortamlar vardır. Evlilik törenleri, bayramlar, sevgiliyle çıkılan ilk yemek, biriyle ilk kez sevişmek, bayramlar gibi ortamların yanı sıra cenaze ortamları da bunlardan birisidir. Bir-iki gün önce babaannem öldü. Babaannem hayattayken çok fazla yanına gitmez, halini hatrını pek sormazdım. Benim gibi pek çok insan da doğru düzgün ziyaretine gitmez, halini hatrını sormazlardı. Lakin cenaze günü, herkes oradaydı. Herkesin orada olmasından ziyade beni rahatsız eden durum, herkesin ağlıyor olmasıydı. Madem bu kadar seviyordunuz, neden hayattayken yanında değildiniz? Cenazae günü, tüm gün oralardaydım. Bir çok saçma durum vardı. Erkeklerle kadınların ayrı oturmasından, kadınların eşarp takmasına kadar, islamiyet nedir bilmeyenlerin cenaze namazı kılmasından, defnetme işinin bitişinde herkesin sıraya girip cenaze sahiplerinin(!) ellerini tek tek sıkmasına kadar. İlk gün boyunca ordaydım, gerçekten orda olmak istediğim için ordaydım. İnsanların ne yaptıklarını görmek için ordaydım. Babamın hatrı için ordaydım. Ancak bu ikiyüzlülük haline bir günden fazla katlanabileceğimi sanmıyorum.

Önyargılı değilim diyen pek çok kadınla karşılaştım. Bugüne kadar ilkokula gitmeyen kaç erkekle beraber oldun diye sorduğumda, genelde hiç olmadım cevabını alırım. Gerçekten de hiç önyargılı değilsiniz. Benim bu sorum bile bir önyargıya dayanıyorken, sen ve senin gibi kadınlar nasıl önyargılı olmadıklarını iddia edebiliyorlar anlamıyorum. Gerçi kadınların pek anlaşılabilecek olduklarını da zannetmiyorum. Erkeklerin baskısı altında o kadar çok kalmışlar ki, basınçla karşılaşan bütün maddeler gibi, ya dağılıp paramparça olmuşlar, ya da her şeyin şeklini alabilen sıvılara, gazlara dönüşmüşler.

Sevişirken çok fazla ses çıkarmayı, iyi sevişmek zanneden kadınlar var. Yok yani ablacım, öyle olmuyor işte o. Doğru düzgün oral seks yapmayacaksın, o olmaz, bunu yapamazsın diyeceksin, sonrada çığlık atınca iyi sevişmiş olacaksın. İmkanı yok, mümkün değil. Kurtarmaz yani. Yatakta sahte davranmayı sevmediğim gibi, bana karşı da sahte davranılması hoşuma gitmiyor. Samimi olmakta, içten geldiği gibi davranmakta fayda var. Oynamaya gerek yok, film çevirmiyoruz.

Bir insan düşünün. Kadın ya da erkek farketmez. Malum artık, internet cep telefonlarına kadar yerleşti. O insan sevgilisiyle aynı odayı, aynı yatağı paylaşırken bile, bir sosyal ağa sıkılıyorum yazabiliyor. Ve bunun üzerinden başlayan bir konuşmada sevgilim de yanımda ama sıkılıyorum işte diyebiliyor. Ben mi çok duygusal bir insanım, yoksa insanlar mı artık tamamiyle duygusuz hale geldiler bilemiyorum. Ulan o zaman ne bokum yemeye hala sevgilisiniz. Sevgilisiyle aynı yatakta olan bir insan, nasıl sıkılabilir? Sevgilisiyle aynı odada olan bir insan, nasıl sıkılabilir? Sıkılıyorsa, nasıl hala sevgili olarak kalmaya devam edebilir? Çok göt bir dünyada yaşıyoruz artık (hem erkeklerde, hem de kadınlarda var, seksist olmadım di mi?), çok göt.

Hayatımda hiç olmadığım kadar üzgünüm bugün, hayatım boyunca en çok değer verdiğim insan tarafından, aşağılandığım, yerin dibine sokulduğum günü yaşıyorum. Hayatımın büyük bir kısmı boyunca, beni tanımayanlar tarafından havalı filan biri olarak görüldüm. Halbuki havalı olacak hiçbir bokum yoktu. Hafiften tipi düzgün, 3-5 kitap okumuş, biraz film izlemiş, müzikten çok az anlayan, azıcıkta zeki bir adamım sadece. Bu kadarcık şey bile götümün yeterince kalkık olması için yeterli olmuştu. İstediğim her kadınla sevgili oldum, istediğim her kadınla yattım. Buna rağmen, bugün hayatımda en çok değer verdiğim insan bana acıyor. Buna rağmen bugün sevdiğim insan tarafından acınılası bir insan olarak görülüyorum. Ne yapsam ki? Dario Moreno'ya kulak vermekten başka ne yapabilirim ki?

Geçenlerde Kürt Sorunu başlıklı bir makale yazdım. Makaleyi yazmam okumalar hariç 8 saat sürdü. Bir Allah'ın kulu da çıkıp yorum yapmadı. Bir Allah'ın kulu da çıkıp siktir ordan, şurası şöyle yanlış demedi. Bir Allah'ın kulu da eline sağlık demedi. Okumalar hariç 8 saatimi verdiğim bir yazıyı kimse siklemedi. Olsun be, canınız sağolsun. Uzun diye okumayın. Ben yazdım diye okumayın. Haklısınız. Okumaya da değmez, düşünmeye de. Altı üstü yaşıyoruz. Altı üstü dünyadayız.

Bu kadın-erkek, erkek-erkek, kadın-kadın, ya da türlü gruplar halindeki cinsellik içeren ilişkileri anlayamıyorum genelde. Mevzu seks olduğu zaman, çoğu insan sanki CIA'denmişçesine bir havaya bürünüyor. Ulan altı üstü sikişecez. Neyin derdindesin, neyin havasındasın, neyin utangaçlığındasın. Sikiş, seks, sevişmek, am, pipi, yarrak, vajina, büllük, bızır, sik gibi kelimelerin kullanımını hep karşı taraftan bekleme durumu hasıl oluyor. Yahu ne gereği var. Ne düşünüyorsan yaz işte. Altı üstü seks işte. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde, insanlar öyle bir tavır alıyor ki, sanki birbirimizden eroin istiyoruz, sanki silahlı bir devrimci örgüt kurmaktan bahsediyoruz. Uzatmayın lan işte, sikişecez yani. Abartmayın durumu. Sevgililik ya da evlilik gibi bir şey değil bu. Seks sadece. Müziği koyarsın, biraz içersin ve sikişirsin. O kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder