30 Ocak 2012 Pazartesi

BİR SARHOŞUN NOTLARI

İnsanların genelinin sevgililik anlayışıyla benim sevgililik anlayışım pek uyuşmuyor. İnsanlar seks yapmak istedikleri insanlara sevgililik atfediyor, sonra da sevgililik için, aman yahu sevgililikte nedir ki, hafif, manasız bir şey diyiveriyorlar. Ulan, sevgililiği manasızlaştıran, hafifleştiren sensin zaten; bunun üzerine bir de çıkıp pişkin pişkin sevgililiği boklaştırmanın anlamı yok ki. Kendi sevgililiğini hafifleştirip, kendi hafif sevgililiğini yaşa, neden başkasının sevgililiğine de burnunu sokuyorsun? Sevgililik önemli bir meseledir, esasında benim gibi, evlilik karşıtı bir insansanız, sevgililik en önemli mevzudur. Ondan ötesi, ondan fazlası, ondan sonrası yoktur çünkü. Sevgililik bir nevi, evliliktir. Sadece sevginize, devleti şahit tutma ihtiyacı hissetmemişsinizdir. Buna gerek duymamışsınızdır. Ancak günümüz insanları, sevgililiği alıp, sikiş için oluşturulacak zemin, sikişe oluşturulacak dayanak, bir ortama girmek için gereken izin belgesi gibi bir noktaya getirdiği için, sevgililik küçümseniyor, sevgililik hafifleştiriliyor. Halbuki, birileriyle doyasıya sikişebilmek için, birileriyle kolkola gezebilmek için, birilerini kendi odana, kendi yatağana sokmak için sevgili olmaya gerek yok ki. Neden kendinizi sevgili olmak zorunda hissediyorsunuz? Neden illa bir sevgiliniz olsun istiyorsunuz? Bunun nedeni canınız istediği zaman yatabileceğiniz birinizin hazır olması mı, yoksa toplumun görece entel kısmının sevgililik halindeyken biriyle olan görüşmelerinizi hoş karşılamaları mı? Neden yani? Neden illa sevgililik? Bırakın sevgililik, gerçekten sevenlere kalsın, bırakın sevgililik çürümesin.

Bazı kadınlara akıl vermekte fayda var. Zira, bazıları oldukça aptal olabiliyor. Bazı kadınlar erkek arkadaşlarının, çok seksi, çok efektif sikişen, herkesi ağına düşüren insanlar olduğunu düşünebiliyor. Yok lan öyle bir şey. Burası Türkiye. Burda sikişin anahtarı da, kilidi de kadınlardadır. Erkek sadece arada kaynayan bir şeydir. Önemli bir şeydir tabi ki, ona şüphe yok, ancak sadece şeydir, o kadar, abartmaya da gerek yok. Yok işte sevgilisi istese beş kadınla bir gecede beraber olabilirmiş, yok işte sevgilisi isterse tüm kadınları elde edebilirmiş felan da filan. Yok ebesinin kalbinin sol karıncığı. Türkiye'de büyümesek inanacaz. Evet, çok parası varsa, günde beş kadınla yatabilir, ve evet, çoktan daha çok parası varsa, hemen hemen her kadını elde edebilir de, ancak bunların dışında sevgiline bir yücelik, bir omaygatlık bahşediyorsan, ve bunun üzerinden kendini ezdiriyorsan, aptalsın be güzelim. Bir kadın olarak sen istersen, Türkiye'nin yarısından fazlası seninle beraber olur. Sevgilinin bu yaptıklarını başarı olarak görme, senin yapabileceğin onun yapabileceğinden illa ki daha üstün, illa ki daha fazladır.

Her zaman söylediğim şeylerden biri de, sevgilinizin sizi sevip sevmediğini farketmenizin oldukça kolay olduğudur. Bunun çok kolay yöntemleri var, mesela sevgiliniz boşaldığı halde, sizi severek öpmeye devam edebiliyor mu, sevgiliniz sizinle ön sevişmeyi tamamladığı halde, sizin sonrasını getirmeyi istemediğiniz zaman, bunu dert etmeyebiliyor mu? Sevgiliniz kendi boşaldığı halde, siz boşalana kadar sekse devam ediyor mu? Bunlar, sevgilinizin hala sizi sevip sevmediğini anlamanız için oldukça basit yöntemler. Çok zorlamaya gerek yok yani mantığınızı, bunlara bakın, yeterli olacaktır.

Evliliği anlamsız, manasız, saçma bulduğumu her zaman söylerim. Bundan daha saçma bulduğum bir şey varsa, o da, kadın isteme mevzusudur. Yani birini seversin, sevdiğinle yatarsın, sonra da bu insanı, anne-babasından istersin. Neden? Belli değil. Ulan ben o kadını zaten istemişim, zaten beraber olmuşum, zaten aşkım, sevgilim demişim, bir de neden senden isteyeyim, neden sana karşı el pençe divan durayim? Neden bir erkek, bir kadını istesin? Neden bir erkek, bir kadını istemek için izin almak zorunda kalmasın da, bir kadın bir erkeğe varmak için, izin almak zorunda kalsın? Bu ne saçmalıktır, bu ne kadını, alınıp verilecek mal olarak görmektir, bu ne kadını aşağılamaktır. Hadi erkekler kadını bu şekilde aşağılıyorlar, kadınlar niye buna ses çıkarmıyorlar? Kadınlar niye buna göz yumuyorlar? Eğitimsiz insanları bir kenara bıraksak bile, eğitimli kadınlar bile buna göz yummuyorlar mı? Evliliği sıradanlaştırınız, en azından bu isteme, verme olayını normallikten çıkartın.

İnsanlar sevgili olurlar, sevgili olan insanların büyük bir çoğunluğu bir seneyi tamamlayamadan ayrılır. Sevgililerin bir seneyi tamamlayamamasının bir çok nedeni var. Bunların bazılarına yukarda değindim zaten. Bu bir seneyi tamamlamadan ayrılan sevgililerin bir çoğu tekrar barışırlar. Özellikle bu sevgililerden bir tarafı, bir sevgili bulmadan ayrılmışlarsa. Bu insanlar barışırlar ama, barışmalarının esasında hiç bir manası yoktur. Zira, daha önceki birlikteliklerinden daha kısa sürecek bir birliktelik sonucunda tekrar ayrılacaklardır. Zira kısa ayrılık süreçlerinde, ne o, ne de sen değişmişsindir, ve de artık karşındaki insanın eksik yanlarını biliyorsundur, haliyle sadece birilerine sarılmak, birileriyle beraber olmak, birileriyle yatmak için kuracağın bu tekrar birliktelik, yeniden bir fiyasko halini alacaktır. Aksi, düşünülemez bile.

Kadınlar ne istediklerini değil, ne istemediklerini bilirler. Bu yüzden kadınlara, ne istersen onu olacam dediğin zaman, başarılı olamazsın. Ancak, bir kadına, ne olmamamı istersen, onları siktir edecem hayatımdan dersen, başarılı olma ihtimalin oldukça fazladır. Burdaki başarı kelimesini çok abartmamak lazım. Altı üstü, istediğiniz kadınla çıkmaya başlamaktan bahsediyorum. Yoksa bir kadınla çıkmaya başladıktan sonra devam ettirmeyi başarmak, fazlaca paraya dayanır. Eğer yeterince paranız yoksa, bir ilişkiyi devam ettirmeyi başarı kapsamına almayın, aksi halde hayatınız başarısızlıklarla dolu olur.

El değmemiş kadın yoktur, tecrübesiz kadın vardır. Siz hiç el değmemiş adam diye bir şey duydunuz mu? Duyamazsınız, zira erkeklere el değmez, el değenler kadınlardır. Ve, el değdikten sonra kadınlara, kadınlar ikinci el, üçüncü el olurlar. Erkekler ise her daim, sıfır erkekler olarak algılanır, sıfır erkekler olarak anlam kazanırlar. Kadınların namusundan bahsediliyor, peki, erkeğin namusu nedir? Bir erkek tarafından becerilmek mi? Yoksa kadın kardeşinin, bir erkek tarafından becerilmesi mi? Bir kadının bir erkeği becermesi mümkün mü? Yoksa kadın her zaman edilgen olan mıdır? Her zaman becerilen midir? Her zaman sikilen midir? Bu tip söylemlerde kadın niye daima edilgen olandır? Kadın niye daima nesne konumundadır, kadın niye sürekli olarak bir şeyler yapılan eşyadır? Hadi kadınları erkekler böyle tanımladılar, kadınlar niye buna itiraz etmezler? Kadınlar niye buna baş kaldırmazlar, kadınlar niye bunu haklı görürler? Kadınlar bu söylemlere karşı çıkmalılar ki, kadınların cinsel ezilmişliğinin bir sonu gelsin, kadınlar buna ses çıkarmalılar ki, sikilmek, bir küfür olmaktan çıksın, oldukça güzel bir iltifat haline gelsin. Kadınlar bunlara karşı çıkmadıkça, biz erkeklerin buna karşı çıkması hiçbir anlam ifade etmez, hiçbir şeyi çözmez.

2 yorum:

  1. öncelikle yazıların güzel konulara değiniyor(tüm yazılarından bahsediyorum).Ama okadr cok standartların dısında dusunuyorsun kı,okadr cok olanın dişina cıkıp yazıyorsun ki sanki Chinaski goruyorum karşimda.evet doğruları söylüyorsun ama biz ne zaman hayatta doğruları yaşıyoruz ki?Normların esiri olarak doğurulup,büyüyüp ve ölüyoruz.Veee hiç el değmemiş kadın ve erkeği karşilaştirmişsın .artık bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar az da olsa emin ol (belkı kucumseyerek dusundugun)
    o el değmemiş kadın da var erkekte.
    yazılarının devamını diliyorum.emeğine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yorumun için teşekkürler, chinaski ve chinaskigiller; candır tabi ki. harbi insanlardır, sevmek lazım.

      ben doğru bildiklerimi ya da bir konu hakkında anladıklarımı, araya bir şeyler sokuşturmadan, aman yanlış anlaşılır mı, aman benim hakkımda ne düşünürler gibilerinden mevzulara girmeden yazmaya çalışıyorum. Elimden geldiği sürece de yazmaya devam edecem.

      el değmemiş mevzusuna gelince; ben esasında orda el değmemişliği eleştiriyorum. bir insanın el değmemişliğinden bahsedilemeyeceğini savunuyorum. bir insan olsa olsa tecrübesiz olabilir, el değmemiş olamaz. burda el değmemişi kutsal bir şey olarak görmekten ziyade, el değmemişliği, yanlış bir aklın, yanlış bir vicdanın, yanlış bir üretim sonucunda sıçtığı kavram olarak ele alıyorum. yani kısaca; ataerkil sistemin ürettiği, yapısal akıl sorunlarından biri diyebiliriz.

      Sil